Sokakta yaşayanlar
Bu kez sağlıksal konulardan çok başka bir konuya değinmek istiyorum, sokak hayvanları… Belki biraz duygu sömürüsü yapmak olarak gelebilir ancak bir hayvan sever olarak sokakta yaşayan hayvanların ikinci sınıf muamele görmelerini hiç hazmedemedim. Görmezden gelinmelerini, itilip kakılmalarını, yok sayılmalarını kabullenemedim. Bu kez bu konuda yazmak istedim.
Sokakta yaşayan hayvanlara olan yaklaşım tarzı öğrencilik yıllarımdan beri takıldığım bir konudur. Klinisyen veteriner hekimlik yapmaya başlayınca da karşılaştığım olaylarla bu takıntım daha da arttı. İnsanların beğeni ve seçimlerine asla karışmak niyetinde değilim. Zaten böyle bir şeye de hakkım yok ama hep merak etmişimdir. Neden sokak köpekleri evlerde beslenmez? Ya da besleyenlerin sayısı neden azdır?
Köpek sahibi olmak isteyenlere sayısız defalar sokakta yaşayan veya barınaktan bir yavru almalarını önerdim. Bu önerilerime zaman zaman ilginç cevaplar geldi. En çok sorulan soru, sokak köpeklerinin eğitilip eğitilemediği hakkındaydı. Neden böyle bir tereddütte kalındığını anlamakta güçlük çekiyorum hala. Sanırım sokak köpeklerinin de köpek ırkına mensup olduklarını, duyguları, algıları, korkuları, sevinçleri, kaprisleri, alışkanlıkları olduğunu unutuyoruz. Tıpkı belli bir sınıfa sokabildiğimiz kilosu, boyu, rengi, tüy uzunluğunu standartlara oturtabildiğimiz diğer köpekler gibi, onlar da bu duygulara sahipler. Onlar da sizin dediklerinizi anlayabilecek kadar, belki de fazlası kadar zekaya sahip. Avrupalılar her şeyde olduğu gibi köpek ve kedileri de özelliklerine göre ayırıp, sonra onları kendi istedikleri özelliklere göre melezleyip, yeni ve “saf “ ırklar yaratmışlar. Bunları da yazıya geçirip sınıflandırmışlar. Goldenlar şöyledir, labradorlar böyledir gibi. Tüm bunların dışında, hiçbir standarda uymayanları da dışlayıp, ikinci sınıf gibi davranmışlar. Açıkça ırkçılık yapmışlar. Sadece köpek gibi olan köpekler var oysa… Onlara da sokak köpeği denir.
Hep yaptığımız yanlış, cins olanlar ve olmayanlar ayırımı. Benim kişisel fikrim şöyle; sokak köpeklerini belli bir renk, boy, kilo, davranış tarzı, tüy uzunluğu, vs. gibi bir standarda sokamazsınız. Bu standart dışılıklarıyla onlar da sokak köpeği cinsi olarak nitelendirilebilir. Yani kataloglara girenler ve girmeyenler, ismi olanlar ve olmayanlar, mağazalarda satılabilenler ve çöpün kenarında doğanlar. Dışarıda yaşam mücadelesi verirken sertleşmeleri, kavgacı olmaları, insanlardan kaçmaları, kendilerini, yavrularını veya bölgelerini korumak adına bazen saldırmaları normal sayılmaz mı? Yaşamın kendi zorluklarına ek olarak hastalıklar, iklim koşulları, arabalar, kötü niyetli kişiler, vs ile mücadele etmek oldukça zorlu olmalı. Ancak inanın uzatılan birkaç lokma yiyecek, gösterilen sevgi, bir baş okşama size güvenmeleri için yeterli. Şayet eşinize dostunuza benim …. köpeğim/kedim var demek gibi bir takıntınız yoksa, köpek sizin için bazı şeylerin ölçütü değilse, gerçekten evinizde-iş yerinizde bir köpekle beraber yaşamak istiyorsanız, sokaktan bir yavru almanızı öneririm. Ekstra bir şey yapmaya gerek olmadan, normal köpek bakım ve beslenmesini yaparak, ne kadar güzel bir köpeğiniz olduğuna şaşıracaksınız.
Sokak köpekleri doğal seleksiyonla hayatta kaldıkları ve bir çok tipin melezi oldukları için diğer saflaştırılmış köpeklere oranla daha dayanıklı, zeka ve öğrenme kapasitelerinin de beklentilerin ötesinde olduğu göreceksiniz. Sokak kedileri her zaman köpeklerden daha şanslı oldular bu konuda. Kediler, köpekler gibi statü göstergesi ve mutlu aile tablosunu tamamlayan aksesuar olarak algılanmadılar. Onlar sadece sevgiden, bazen de acımadan kaynaklanan bir yaklaşımla evlere alındılar. O nedenle de sokak kökenli olmaları çoğu kimseyi ilgilendirmedi. Standarda uygun kedi bakanlar olsa da, cins olmadığı iddia edilen kedi bakanlar daha fazla.
Bir hayvanla beraber yaşamaya karar verdiğinizde, seçenekler arasına sokak hayvanı olarak nitelendirilen cinsi de katmanızı öneririm. Ben onlara kefilim, şimdiye kadar beni yanıltan olmadı. Daha önce dediğim gibi beğeni ve zevkleri asla eleştirmiyorum. Benim ki sadece bir öneri. Mutlu sağlıklı, gelenin gideni aratmadığı bir yıl dilerim.
ALTUĞ OKDEMİR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder