7 Eylül 2008 Pazar

KÖPEK

EVCİL HAYVANLAR VE HUKUKSAL SORUNLAR
Av. AHMET KEMAL ŞENPOLAT(1)
I- GİRİŞ
Son zamanlarda ev hayvanl a r ı n ı n mahkemeye başvurularak evden uzaklaştırılması yönünde davaların yoğunlaştığı ve 5199 sayılı Hayvanları Koruma Yasasına göre ev ve süs hayvanı s ı n ı f ı n a giren hayvanların mahkeme kararıyla sahiplerinden ayrılmak zorunda bırakıldığı görülmektedir. Özellikle kent yaşamının insanı doğadan giderek uzaklaştırdığı, yalnızlaştrdığı ve yabancılaştırdığı, beton binalar içine tutsak ettiği kentlerde ev hayvanlarının insanlara ne denli yoldaş ve dost olduğunu yadsıyamayız. Ancak evlerinde evcil hayvan besleyen kişilere karşı açılan davaların apartman yönetim planındaki yasaklar nedeniyle sulh hukuk mahkemelerinde tahliye ile sonuçlandığı da bir gerçek... Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin tüm kararlarının da bu doğrultuda olduğuna tanık oluyoruz.

II- TAHLİYEYE NEDEN OLAN "CAN"
Veterinerlerin yapmış olduğu yaklaşık hesaba göre İstanbul'da sahipli hayvan sayısının 1 milyon, Ankara'da ise 500 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir. Ne yazık ki (bakımevlerinden sahiplenmek yerine) pet shoplar ve üretim çiftliklerinden Türkiye'de günlük olarak satılan hayvan sayısı ise ortalama 400-500 civarındadır. Bir diğer deyişle önce batılı ülkelerde görülen sahipli hayvan sayısındaki artış ülkemizde de yaşanmak-
tadır. Her ne kadar bunların ciddi sayılabilecek orandaki bir kısmı yazlıkl a r d a k ı r l a r a terk edilmekte ise de, geri kalanların birçoğu için yaşadıkları evlerden atılmaları için yargı y o l una başvurulduğu da bir gerçektir. Genelde komşular arasındaki husumetten kaynaklanan uyuşmazlıkların nedeni her zamanki gibi hayvanlar üzerinde test edilmekte, sahibiyle on yıl yaşamış, ömrünün sonuna gelmiş, hatta sokağa ya da bakımevine bırakılsa yaşama olanağı kalmayacak hayvanların tahliyesine hukuk (1) İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı yoluyla ısrar etmenin ardında hayvandan çok sahibine karşı duyulan husumet bulunmaktadır.
Bu incelemenin amacı asla hayvanseverleri tutan yanlı bir inceleme yapmak değildir. Çünkü şunu da kabul etmek gerekir ki kimi hayvanseverler, toplumun asgari müşterek kurallarını zorlayacak derecede de bazı katlanma limitlerini zorlamaktadırlar. Bir dairede 10-20 kedinin beslenmesi ya da ortak mahallerde hayvanların dışkılarının temizlenmemesi ya da toplu ulaşım araçlarında hayvanların koltuklar üzerine çıkartılması
aslında birçok kişinin bunlara antipatiyle yaklaşmasına da neden olmaktadır. Herkesten, bir hayvandan korkmamayı beklemek iyimserlik olur. Her kesimin göstereceği tepkinin çok farklı olması doğaldır. Kimi korkar, kimi sevgi duyar, kimi tiksinir. Ancak kuralların istisnai birkaç kişi tarafından zorlanması bu kez hayvanları koruma kanunun yetersiz olduğu yakınmasına uzanmaktadır. Oysa aslolan toplu yaşamın belirlemiş olduğu kültür düzeyi ile orantılı olarak yazılı olmayan kimi düzenlemelerin varlığıdır. Örf adet hukuku da bunun başında gelir. Ne yazık ki, kuralların kimi bilinçsiz hayvan severler tarafından bu denli zorlanmaya çalışılması bilinçli ve sağduyulu biçimde olaylara yaklaşan, kurallara
uyan hayvan severin ve onun "can"ın da yanmasına neden olabilecek sonuçlara varmaktadır. Az önce de belirttiğimiz üzere bu tip davalarda genelde karşımıza çıkan somut durum hayvanın varlığından çok aslında komşuları ile bir biçimde apartman yaşayışı içinde hayvan sahibi arasında geçimsizlik olmasıdır. Yani, asıl neden hayvanın varlığından çok, yanlar arasında örneğin ortak giderlere katılmama, dini nedenler, aşırı temizlik hastalığı, müziğin sesini sonuna kadar açma ya da nedensiz şekilde komşuya herhangi bir nedenden çekememezliğe girdiğinde insanlar hemen mahkemeye koşarak
bu kişinin evinde kedi var, köpek besliyor diye dava açmalarıdır… Şunu tarafsız olarak kabul etmek gerekir ki aslında bu apartmanlarda görmeye alışık olduğumuz tartışmalarda en suçsuz olan hayvanlardır. Ancak tahliyesi istenen de yine onlardır. Onlar sadece "yumuşak karın" dır.
III- HUKUKİ PROSEDÜR BAŞLIYOR
Kimsenin sahip olduğu hayvanının ihtarname ile ya da site veya apartman olağan toplantsında alınan kararla ya da belediye zabıtasının kararı ile ya da imza toplanarak TAHLİYE EDİLMESİ mümkün değildir. Tahliye edilecek hayvan için mutlaka mahkemeden karar alınması şarttır. Hele bu tahliye işlemi için belediye zabıtasının daha çabuk ve seri hareket etmesi nedeniyle kullanılmaya çalışması olayın traji komik boyutudur. Belediye zabıtası ancak hijyen koşullarına uyulup uyulmadığı konusunda yetkilidir. Aksi takdirde mahkeme kararı olmadan evinize girerlerse konut dokunulmazlığı suçunu bile işlemiş olabilirler. Onun görevi asgari sağlık koşullarına aykırı bir durum varsa idari para cezası kesebilene kadardır, fakat tek başına adeta bir mahkeme imiş gibi tahliyeye
karar veremez. -602 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ o Cilt: 81 o Sayı: 2 o Yıl 2007
Uygulamada hayvan sahipleri kendilerini "mazlum ve çekingen " olarak gördüklerinden ve hep suç işleyen potansiyel kişilermiş gibi bakıldıklarından, bu tipten uyarılarla korkutulduğu da gözlemlenmektedir. Türk Medeni Yasasının 737. maddesi; taşınmaz maliki ya da kullananını, komşusuna zarar verecek her türlü davranışlardan kaçınmakla yükümlü tutulmuş ve komşular arasındaki birtakım çıkarları dengede tutabilmek
için, her komşunun bazı davranışlardan kaçınma ve bazılarına katlanma ödevleri ile yükümlü kılmıştır. Aynı maddenin 2. fıkrası ile de, "özellikle taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel örf ve adete göre, komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan gürültü veya sarsıntı yaparak rahatsızlık verme"yi yasaklamıştır.
IV-SORUNUN COZUMSUZLU/ÜNE NEDEN OLAN APARTMAN YÖNETİM PLANI!
Mahkemelere ev hayvanlarının tahliyesi için açılan davalarda adeta standarta dönüşmüş olan uygulama, tapudan apartman yönetim planının getirtilerek orada yasak hüküm olup olmasına göre değişmektedir. Apartmanda bulunan tüm kat malikleri toplanıp hayvandan şikayet etmediklerini yazılı olarak beyan etseler ya da tanık olarak ifade verseler bile yıllar önce tapuya bir şekilde dercedilmiş apartman yönetim planının bu yasağını aşamamaktadırlar. Bir diğer deyişle, apartman ya da site yönetim planında kimi durumlarda "kedi köpek tavuk keçi vs gibi hayvan beslenemez" ibarelerinin bulunması mahkemelerin bu kadar kolay tahliyeye karar vermelerine neden olmaktadır.
Bu konudaki görüşüm mahkemelerin ve Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin doğrudan bu maddeye bakarak karar vermelerinin vicdani ve hakkaniyete uygun olmadığıdır. Çünkü orada belirtilen yasak maddesi ev ve süs hayvanı olmayan yabani ya da çiftlik hayvanları içindir. Düşünün ki evinde tavuk besleyenler, inek besleyenler hatta yabani hayvan besleyenler vardır. Bu maddeyi evinde kuş kedi akvaryum balığı besleyenlere kadar uygulamak isteyen ve bu nedenle komşusunu sırf bu "yumuşak karnı " nedeniyle tahliyeye zorlamak isteyenler kanunun arkasına dolanmaktadır. Dini inanışı nedeniyle ya da aşırı temizlik hastalığı olan kişi hayvana karşı olduğunu söyleyemeyen kişi örneğin yıllar önce tapuya konulmuş bu yasak maddesini sevmediği komşusu önüne mahkemede delil olarak sunar, bu yasak maddesini kendi çıkarları için kullanmaktadır.
Açıkçası kimse de ev satın alırken tapudaki yönetim planını detaylı olarak inceleyip bakmaz. Çünkü ileride böyle bir maddenin koz olarak aleyhine kullanılacağını da öngöremez. Mahkemeler de ne yazık ki buradaki hayvan beslenemez yasağını çok geniş ve "sert" olarak yorumlamaktadır. Sesi soluğu çıkmayan bir felçli kedinin, hiçbir komşuya rahatsızlık vermeyen köpeğin, astım hastalığına neden olduğu garanti bile olmayan bir
Hayvan Hakları ve Hukuksal Sorunlar o Av. A. K. Şenpolat 603 kanaryanın evden tahliyesi sadece bu yasak var diye bir tavuk, koyun, inek gibi çiftlik hayvanları ya da piton yılanı, timsah gibi yabanıl hayatta yaşaması gerekli hayvanlarla değerlendirilmesi mümkün müdür? Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 1991 yılında vermiş olduğu bir kararında hayvanlara o zamanki bakış açısını aynen şöyle dediğini burada da önemli olarak vurgulamamız gerekir. "Köpek, evcil bir hayvan olup günümüzde bir çok ailenin beslediği hayvanlardandır. O nedenle köpeğin bizatihi varlığının rahatsız edici bir unsur olarak kabulü mümkün değildir."(2) Az önce de belirttiğimiz üzere İstanbul gibi büyük bir kentlerde yaklaşı k bir milyona yakın ev hayvanı olduğu tahmin edilmektedir. Dünya
ulusları da birçok ev hayvanı ile beraber yaşamaktadır. 21. yy Türkiye'sinin hayvanlara bakış açısı artık 30-40 yıl öncesinin bakış açısı olamaz. Apartman yönetim planındaki özellikle ev hayvanları için getirilen yasak hükümlerin bu denli kesin yorumlanmaması gerekir. Bu yasağın aslında iyi niyet kurallarını zorlayanlar ile çiftlik ve yabani hayvanlar için konulduğu yorumlanmalıdır. Bir diğer deyişle, apartmanda çiftlik hayvanı besleyen (tavuk, keçi, inek vs) gibi kişilere uygulanan yasak kapsamı bir çok kişinin beslediği kedi köpek kanarya (hatta akvaryum balığı) için yorumlanmamalıdır. Nitekim aynı görüşte olan değerli hukukçu Mustafa Reşit Karahasan'ı n görüşlerini buraya almakta fayda görüyorum: "Yönetim planına konan yasak hüküm ile MK md 661/II hükmünün örtüştü
ğü söz götürmez. Öyleyse yönetim planında hayvan beslemenin yasaklanması, başlı başlına hayvanın apartmandan atılmasının dayanağı yapılamaz. Böyle bir uyuşmazlıkta hakim, örneğin bağımsız bölümde beslenen köpeğin komşuları rahatsız edip etmediği, çevreyi kirletip kirletmediği konularını araştırmalı, soruşturma sonucu böyle bir durum olmadığı kanı sına varırsa davayı reddetmelidir."
"Bu bilgilerin ışığında belirtelim ki, her ne kadar KMK md.28/II ile yönetim planının kat maliklerince nasıl değiştirilebileceği belirlenmiş ise de, iradeyi gösteren davranışlar ya da irade etkinliğinden biri ile, kat maliklerinin örtülü irade açığa vurması ile de hayvan beslenmesine ilişkin yönetim planında yer almış olan hükmün değiştirilmesine hiçbir engel yoktur. Kat maliklerinden birinin, örneğin köpek beslenmesinin sürekli olduğunu
gören ve bilen öteki kat maliklerinin uzun sayılabilecek bir zaman diliminde, bu durumu bildikleri ve gördükleri halde buna karşı koymamış (ses çıkarmamış, itiraz etmemiş) olmaları kısacası, bu tutumları örtülü (zımni) irade açığa vurmasıdır ki, böylece örneğin köpek beslemeyi onayladıkları, yönetim planının bununla ilgili hükmünün değiştirilmiş olduğu kabul edilmek gerekir. Üstelik yönetim planındaki yasağa karşın, uzunca sayılabilecek bir zaman diliminde ses çıkarmayan, durumu gören ve bilen kat malikleri 604 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ o Cilt: 81 o Sayı: 2 o Yıl 2007
___________________________________________________
((2) Bu kararlarhttp://www.haytap.org sitesinde yayınlanmaktadır. (ki KMK md. 28/III'teki 4/5 ölçüyü bu olasılıkta da uygulanmalıdır) örneğin bağımsız bölümde köpek besleyen kat maliklerinde güven yaratmış olurlar ki, uzun bir süreden sonra, komşuluk hukuk sınırlarını aşmayan, rahatsızlık vermeyen, etrafı kirletmeyen bir hayvanın apartmandan atılması nı istemek, doğruluk ve güven kurallarına (MK md. 2, KMK md. 18/I) tümüyle aykırıdır.(3)
Yine aynı şekilde ;
"…şöyle ki, YASA KOYUCUNUN MANTI/INDA, HAYVAN BESLENMESİ NİN YASAKLANACAK BİR DAVRANIŞ OLMADI/I YATAR; gerçekte de bu yönden yasaklayıcı bir hükme yer verilmemiştir. Yönetim planın da bir hüküm yoksa, hayvan (özellikle de köpek) beslemenin rahatsız edici olup olmadığı konusunda, her somut olaydaki durum ve koşullara göre gerekirse bilirkişiden de rapor alarak, hakim, hakseverlik ve denkseverlik (MK. md. 4) kurallarının ışığın altında, hayvan sevgisinin kökleşmesine olanak da verecek biçimde uyuşmazlığa çözüm bulmalıdır. Önemle belirtelim ki, KMK md 18/1 hükmünün uygulanmasında da gözetilmesi gereken MK md 661 çerçevesinde hayvan beslemeden daha yoğun kapsamlı rahatsızlık vermeden önce, bunun giderilmesi için somut önlemlerin bulunup bulunmadığı, bilirkişi kanalı ile soruşturulup varsa, eş değişle alınacak önlemlerle bu sakıncalar giderilebiliyor ise, işte bu durumda, hakim, gerekli önlemlerin alınarak sakıncaların giderilmesine karar vermekle yetinmektedir; bu bağlamda, eylemin tümden yasaklanması (uğraşın durdurulması, tümden engellenmesi) söz konusu olmamaktadır. Şimdiye kadar kökleşen yargıtay inançların bulduğu bu çözümün, hayvan besleme olayları içinde geçerli olduğunda duraksanamaz. O nedenle, hayvan komşuları rahatsız etmiyor, sahibi kat maliki, apartmanın kirletilmemesi için gerekeni yapıyor, önlemler alıyor, böylece temizliğin ihlal edilmesi gibi bir durum ortaya çıkmıyor ise, hayvanın beslenmesi yasaklanamaz." Şimdiye kadar yapılan açıklamaların ışığında belirtelim ki, salt yönetim planı ile hayvan beslemenin yasaklanması, hayvanın apartmandan atılmasına neden olamaz. Eğer hayvan komşuları rahatsız etmiyor, çevreyi de kirletmiyor ise, yönetim planında yasak hüküm var diye, dışarı atılamaz."(
4) Aslında durumun bu kadar açık olduğu, yasa koyucunun asıl amacının hayvan sevgisinin, doğa sevgisinin yerleşmesinin tartışılmaz olduğu bir konuda yıllar önce maktu şekilde edinilmiş ve kat maliklerinin ortak iradaleri dışında şeklen tapuya işlenmiş, apartman yönetim planından yıllarca sonra bir yasak hüküm çıkarıp kullanmanın da ne derece iyiniyet kuralları ile bağdaştığı tartışılır.
Hayvan Hakları ve Hukuksal Sorunlar o Av. A. K. Şenpolat 605
(3) Mustafa Reşit Karahasan ,Mülkiyet ve Kat Mülkiyeti Hukuku, 1999, cilt 3 , sayfa 215vd
Yıllarca hayvan besleyen kişiye ses çıkarmayıp, komşuluk ilişkileri kötüye gittikten sonra dava açmak ve hayvanın tahliyesini istemek ya da aynı yasağı ihlal eden başka komşulara karşın onlara dava açmayıp sadece birisinin üzerine gitmek de bu yönetim planının ne denli kötüye kullanıldığının bir göstergesidir. Oysa yapılması gereken, özellikle TMK 737. maddesi uyarınca rahatsı zlık unsurunun, komşular tarafından katlanabilme yükümlülüğünün bir bilirkişi kurulunca özellikle keşif yoluyla belirlenmesinden ibarettir. Konusunda uzman bir veteriner hekim şikayet söz konusu olan hayvanın yaşadığı toplu alanda sesinin ya da tüylerinin nesnel sınırları zorlayacak derecede olup olmadığı, verilen eğitim komutlarını tam olarak algılayıp algılamadığı, insanlara zarar verecek bir yapıda olup olmadığı, aşılarının düzenli olarak yapılıp yapılmadığı, bu kontroller sonucu hayvanın toplu yaşam alanları için bir zarar oluşturma olasılığının ayrıntılı olarak incelemesi gerekir. Bilirkişinin özellikle keşif ile saptayacağı bu
durum yargıcın vereceği karara destek teşkil etmelidir.(5) Nasıl ki apartman yönetim planında yasak OLMADI/INDA, yasağın olmaması kimseye örneğin evinde keçi, inek, tavuk ya da kobra yılanı beslemesine izin verme anlamı doğurmaz ise yani tolerans sınırı TMK 737 kapsamında değerlendirilemez ise ya da yasak yok diye bu hayvanların bir apartman katında yaşamasına izin verilmez ise, yasak var diye de ev ve süs hayvanlarının nesnel nedensiz tahliyesine doğrudan karar verilememesi gerekir. Yani yargıç her somut durumda yerinde inceleme, keşif ve gerekiyorsa bilirkişiden görüş almalıdır. Öte yandan, Yargıtay'ın çeşitli kez onamış olduğu tahliye yönündeki kararlar özellikle 2006 yılında çıkmış 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunun uygulama yönetmeliğinin çıkmasından önce olduğunu da anımsamalıyız. 2006 yılında yürürlüğe giren ve Çevre Bakanlığı tarafından çıkarılan Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği(6) ise bu konuya DESİBEL ölçütü getirmiştir. Bundan önceki uygulamalarda herhangi bir komşunun durup dururken yakınması ya da apartman yönetim planlarındaki kedi ve köpek besleme yasağının mahkeme kararıyla hayvanların evden atılmasına yeterli olmaktaydı. Hiç değilse 2006 yılında çıkan Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği uygulamadaki bu haksızlığı gidermesi gerekir.
606 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ o Cilt: 81 o Sayı: 2 o Yıl 2007
___________________________________________________
(4) Mustafa Reşit Karahasan ,Mülkiyet ve Kat Mülkiyeti Hukuku, 1999, cilt 3 , sayfa 217vd (5) İstanbul 4 Sulh Hukuk mahkemesinin 1998/603E ve 1999/632K sayılı bu konuda vermiş olduğu gerekçeli karardan : "Köpeğin cinsi, durumu, uzman bilirkişinin raporu, bulunduğu dairenin hemzemin oluşu, tanık beyanları ve keşifte gözlendiği üzere davacı yan köpeğin katlanılmaz bir rahatsızlık ve zarar yarattığını ispatlayamadığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir." Kararın tam metni için :http://www.haytap.org (6) Yönetmeliğin tam metni içinhttp://www.haytap.org sitesinden ulaşılabilir. Hayvanın evden atılabilmesi için en azından gürültü sınırını aştığının ve nesnel sınırların zorlandığının kanıtlanması gerekmektedir. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan yönetmelik, evde yaşayan hayvanlarla ilgili apartman sakinleri arası nda çıkan uyuşmazlıkların ve genellikle mahkeme kararıyla sahiplerinin ve hayvanların haksız yere ayrılması ve evden atılmasıyla sonuçlanabilen bu uygulamanın bir sona ermesini sağlamalıdır. Bu arada sayın hukukçulardan 12.04.2006 yılında çıkan yönetmeliğin özellikle 10. ve 12. maddelerine dikkat çekiyoruz. Hayvan sahiplerinin görev ve sorumlulukları MADDE 10- (1) Ev ve süs hayvanı veya kontrollü hayvanı bulunduranlar ile yeni hayvan sahiplenecekler;

/) hayvan sahibi ya da hayvan muhafaza eden kurum ve kuruluş, sahibi bulunduğu hayvanın ses düzeyini kontrol altına almak üzere, söz konusu hayvan ya da hayvanların yaşama ortamına en yakın konutta bulunan bir yatak odası için ses basıncı düzeyi ve oturma odaları için de kabul edilebilir ses basıncı düzeyleri ile ilgili olarak 1/7/2005 tarihli ve 25862 sayılı resmi gazete'de yayımlanan çevresel gürültünün değerlendirilmesi ve yönetimi yönetmeliğindeki (2002/49/ec) değerleri sağlamakla, görevli ve sorumludur.
Özellikle aynı yönetmeliğin 12. maddenin d fıkrası da sahiplenilen hayvanın terkini yasaklamıştır. Ev ve Süs Hayvanı ve Kontrollü Hayvan Sahiplenilmesi ve Bulundurulması
Ev ve Süs Hayvanı ile Kontrollü Hayvan Bulundurma ve Sahiplenilmesi Şartları MADDE 12- (1) Ev ve süs hayvanı ile kontrollü hayvanı bulunduran veya yeni hayvan sahipleneceklerde aşağıdaki şartlar aranır:
d) Sahiplenilen hayvanlar TERK EDİLEMEZ, ancak yeniden sahiplendirme yapılabilir ya da geçici hayvan bakımevlerine teslim edilebilir. Uygulamada bilindiği üzere yönetici ya da apartman sakini, hayvan çevreye rahatsızlık vermese bile, dava açabilmekte ve Yargıtay'ın yerleşmiş onama kararları doğrultusunda tahliye kararını çok rahat bir şekilde alabilmektedirler. Ancak, artık yönetmeliğin ilgili maddesi, yakınmacılara iddialarını ispatlama zorunluluğu getirdiğinin göz önünde bulundurulması gerekir. Yeni yönetmeliğe göre yakınma konusu olan ev hayvanının ses desibeli ölçülmesini, eğer gürültü sınırı aşılmamışsa kedi ve köpeklerin sahipleriyle yaşamasına olanak verilmesi gerekmektedir. Yakınma haklı ve sınır aşılıyorsa ancak o zaman yargı yolu açılabilmelidir. Ya da Hayvan Hakları ve Hukuksal Sorunlar o Av. A. K. Şenpolat 607 söz konusu olan hayvanın tüyleri ise bilirkişiden bu tüylerin insanları rahatsız edip etmeyeceği yönünde rapor alınmalıdır.
V- 5199 sayılı HAYVANLARI KORUMA KANUNU AÇISINDAN BAKIŞ
5199 sayılı HAYVANLARI KORUMA KANUNU Haziran 2004 yılında yürürlüğe girmiştir. Yapılan çeşitli uluslararası sözleşmeler ve pratik ihtiyacı n doğurduğu gereksinimler böyle bir yasanın çıkmasını zorunlu kılmıştır. Bu yasada korunan yarar aslında HAYVAN SEVERLERİN DE/İL, HAYVANLARIN HAKLARIDIR. Yasa koyucu onların da her şeyden önce
bir hakkı olduğunu kabul etmiştir. Her ne kadar bu yasa bir kabahatler kanunu da olsa uygulamada bu tipten davalarda bu yasa apartman yönetim planın önüne geçememekte ya da mahkemeler tarafından dikkate alınmamaktadır. Adı geçen yasanın 5. maddesinin son fıkrası aynen şöyle demektedir:
"Ev ve süs hayvanları ile kontrollü hayvanlardan, doğal yaşama ortamlarına tekrar uyum sağlayamayacak durumda olanlar terk edilemez"
Görüldüğü üzere yeni yasa açıkça yaşama ortamlarına tekrar uyum sağlayamayacak olan hayvanların terk edilemeyeceğine dair amir hüküm koymuştur. Hatta bu yasanın emredici hükmüne aykırı hareket edenlere karşı para cezası ile yaptırım öngörülmüştür.
Burada yasa maddesi ile bir sözleşme olan yönetim planı çelişmektedir. Bu çelişmede yasa hükmü sözleşmenin gerisine düşürülemez. Eş deyişle yasa hükmüne aykırı sözleşme maddesinin geçerliliğinden söz edilemez . Uygulamada mahkemeler tahliye yönünde karar verdiği zaman bir çok hayvan sahibi onca yıldır yanında olan hayvanını terk edemediği için yaşadığı konutu terk etme yolunu seçmektedir. Yargıtay 18. Hukuk dairesinin biran önce bu konuyla ilgili görüş değiştirip Hayvanları Koruma Kanunu çerçevesinde bir kararlılığa ulaşması gerekmektedir.
VI- TÜRKİYE Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi'nin Onaylanması Hakkında 2003/6168 Sayılı uluslararası YASAYA İMZA ATMIŞTIR.(7) 15.7.2003 tarihli EV HAYVANLARININ KORUNMASINA DAİR AVRUPA SÖZLEŞMESİNİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDU/U HAKKINDA KANUN'la 28.08.2003 tarihinde bu sözleşme yürürlüğe girmiştir. Yasanın altında tüm hükümet üyelerinin, Cumhurbaşkanının imzası vardır. Resmi gazetede yayınlanmıştır. Bu yasanın 3. maddesi kimsenin ev
608 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ o Cilt: 81 o Sayı: 2 o Yıl 2007
___________________________________________________
(7) 2003/6168 Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi'nin Onaylanması Hakkında Karar
hayvanını terk edemeyeceğini hüküm altına almıştır. Öte yandan bu yasanı n bizi ilgilendiren teknik hukuki yanı 1982 Anayasamızın 90/son fıkrasına göre uluslararası sözleşmeler yasa hükmünde olduğu yönündeki ifadesidir.
1982 ANAYASASI MADDE 90/SON :
"Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile anayasa mahkemesine başvurulamaz." Dolayısıyla bu sözleşmeler TBMM'den çıkmış yasalardan farksızdır. İç hukuk düzenlemeleridir. Ancak hukukçularımız nedense anayasanın 90. maddesini de uygulamada fazlaca dikkate almamaktadırlar. Tüm dünya ev hayvanları ve doğa ile barışık bir şekilde yaşarken, bizim bir hayvanı husumet konusu yapmamız düşündürücüdür.
VII - TAHLİYE KARARI ÜZERİNE HAYVAN SAHİBİNİNİN KOZU
Yukarıda anlatılan nedenlerle herhangi bir hayvanın evden çıkarılması na karar verildiğinde bu kez hayvan sahibi olan kat maliki sulh hukuk mahkemesinde kendisine dava açmış olan kişi ya da apartman yönetimine karşı oturdukları binadaki projeye aykırılıkları dava konusu etmekte ve eski hale getirme istemektedirler. Yani, bir tahliye kararının icraya konulmasının engellenmesi için apartman ya da sitede bir hukuk savaşı başlamaktadır. Hemen hemen her evin iç dekorasyonunda tadilat yapıldığı, kolonları kirişleri kesildiği, balkonların projeye aykırı olarak içeriye dahil edildiği düşünülürse hayvanların tahliyesini isteyenlere karşı işleyiş tersine dönmekte, dava açana başka bir dosya ile karşı dava açılmaktadı r! Mahkemeler aslında gereksiz bir hukuk savaşı içine sürüklenmekte, yasalar bu nedenle kullanılmakta ancak dava dilekçelerinde bu durum özellikle belirtilmemektedir. Olayın bu duruma gelmesindeki en büyük neden apartman yönetim planının sert uygulanmasından kaynaklanmaktadır. Bu husumetler o dereceye varmaktadır ki, kimi zaman tahliyeyi isteyen taraf o daireden taşınmış bile olsa icra kanalıyla muhakkak hayvanın tahliyesini uygulatmak için icra dairelerine başvurulmaktadır.(8) Hayvan Hakları ve Hukuksal Sorunlar o Av. A. K. Şenpolat 609
___________________________________________________
(8) Kartal 2. İcra Mahkemesinin 2005/ 178E ve 2005/331 K sayılı talebin REDDİ kararı davalı takip alacaklısının oturduğu daireye bitişik dairede beslediği köpeklerden rahatsız olduğu iddiası ile davacı takip borçlusu aleyhine dava açıp kendi adına karar aldıktan sonra oturduğu daireyi 23.03.2006 tarihinde satmış ve o apartmandan taşınmıştır. Bu husus taraf vekillerince de kabul edilmiş olup tartışma konusu değildir. Dolayısi ile davacı takip borçlusunun kendi dairesinde köpek besleyip bulundurmasından 06.04.2005 takip tarihi itibari ile davalının rahatsız olması söz konusu değildir. Takip dayanağı karar apartmanla ilgili değil, davalı alacaklısı şahsı için verilmiştir. Bu bakımdan
davalının sattığı daireyi satın alan yeni malik ya da kiracı kendi adına dava açıp aynı şekilde karar almadığı sürece davalının şahsı için ilama dayanak benzer bir hak iddiasında bulunamayacağı gibi, aynı ilamı kendi lehine takibe koymak hak ve sıfatı da yoktur. Mahkeme kararlarının kesinleşmesinden sonra Şili ya da yasal zorunluluklar nedeni ile ilamın taraşarının değişmesi halinde, o ilamı infaz ve uygulama hakkı değişen tarafa geçer. Aynı şekilde ilamın konusunun değişen koşullar nedeniyle taraşar için bir fayda sağlanamayacağının ortaya çıkması halinde de taraşarın o davanın infazını istemeleri doğru olmadığı gibi hakkın kötüye kullanılmasına da yol açar.
VIII- "BARINAK" SEÇENEĞİ
Şimdiye kadar olayın hukuki boyutlarını kısa olarak anlatmaya çalıştık. Yine de bir şekilde bahsi geçen hayvanlar için tahliye kararı verildiğinde buraya sunamadığımız adına "barınak" denilen yerlerin fotoğraşarına dikkatinizi çekmek gerekir. Bu görüntüler ne yazık ki Türkiye'nin gözlerden ırak kanayan bir yarasıdır. Yaşamaya mahkum edilmiş, terkedilmiş hayvanlarla dolu yerlerdir bu bölgeler. Yerel yetkililer, idari makamlar ise gerekli önlemleri hiçbir biçimde almamakta, kaynak sağlamamakta, yeterli personel ve altyapıyı sunmamaktadırlar. Bakımevi olarak çalışması gereken fakat adına barınak adı verilen çoğu tamamıyla kapasitesinin üstünde, mevzuata aykırı bulunan bu yerler olası tahliye kararı nda icra müdürlüğünün bu köpekleri göndereceği yerlerdir. Bu adına barınak denilen, nazi kampı koşullarından daha vahim durumda olan, "canların" adeta yaşamaya mahkum edildiği hapishanelerdir. Bugüne kadar kimseye zararı olmamış hayvanlar için bu yönde bir istemde bulunmak öncelikle merhamet ilkeleri ile bağdaşmamaktadır. Özellikle Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin bu konuda vereceği kararlar
Türkiye'de en azından bu konuda bir anlayışın değişmesine neden olacaktır. Yinelemek gerekir ki burada savunduğumuz hayvan severlerin hakları değil, hayvanların yaşam hakkıdır. Sahipleri ile duygusal ilişkiler kuran, gözlerini açtığı zaman onları annesi, babası, kardeşleri gibi gören hayvanların alıştıkları ortamdan hukuk zoruyla koparılmaları, barınaklara sürüklenmeleri çoğu kez bu hayvanları n sterese girmesine ve yaşamlarını yitirmesine neden olmaktadır. İnsanların doğanın sahibi olarak kendilerini görmesi ve başka canlılara yaşam hakkı tanımaması uygarlık sayılabilir mi? Uyuşmazlığın çözümlenmesinde özellikle Medeni Kanunumuzun 4.maddesi (hakseverlik ve denkseverlik ilkesi) büyük bir destek oluşturacaktır. Sayın mahkemenin Kat Mülkiyeti Yasasını ve yeni çıkan Hayvanları Koruma Yasasını birlikte uygulaması hayvan haklarının önemini kavraması, çağdaş ve modern hukukun başarısı olacaktır.
610 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ o Cilt: 81 o Sayı: 2 o Yıl 2007
___________________________________________________
Davalı dairesini satıp taşındığına göre, davacının kendi dairesinde besleyip sakladığı köpeklerden rahatsızlığı düşünülemeyeceği gibi aynı binada oturmadığı başka bir dairede pay sahibi bulunmuşsa da davalıya ilamın bu yönden infazını istemek hakkı vermez. Davalının hukuki ve mantıklı bir hakkı ve menfaati bulunmadığı halde şeklen taraf olduğu ilamın infazını istemesi açıkca hakkın suistimali olduğundan davacı borçlusu şikayeti haklı yerinde ve yasal bulunduğundan davanın kabulüne takipteki "Köpeklerin Evden Uzaklaştırılması" ile ilgili talebin iptaline karar vermek gerekmiştir.
Temyiz üzerine Yargıtay 12. hukuk dairesi bu kararı 8.12.2006 tarihinde 2005/20397 E ve 2005/24399 sayılı kararı ile ONAMIŞ, yerel mahkemenin verdiği gerekçeyi değiştirmemiştir. Kararın tam metni için:http://www.haytap.org
http://www.hukuki.net/hukuk/index.php?article=1916

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder