30 Ağustos 2008 Cumartesi

YAVRU KÖPEK EĞİTİMİ

YAVRU EĞİTİMİNDEKİ UYGULAMALAR

A) Yavru ile dostluk kurmak
Köpeğimizi onun dostu olduğumuza inandırmalıyız. Köpek olarak iyi bir kan taşıyan ana ve babanın yavrusunu seçmeliyiz. Bu nedenle soy kütüğü belgesi olmayan bir köpeği almamalıyız. Ancak güven duyduğumuz kimselerden köpek sağlamalıyız. Aksi halde ileride çıkacak kalıtsal bir hastalık bizi üzebilir. Köpekle her an yakın bir ilişki İçinde bulunmalıyız. Dünyadaki canlılar arasında köpek kadar ses tonundan, sevgi, övgü veya azarlama ifade eden ses ve hareketlerle ve hatta mimik ve jestlerden etkilenen bir canlı daha gösterilemez. Yumuşak, tatlı bir ses, bir okşama veya övgü ifade eden birkaç kelime ile kurulan ilişki köpeği size bağlamaya yetecektir. Aslında köpek terbiyesinde ve eğitiminde temel kaide köpeği sevmek ve onunla gönül birliği içinde bulunmaktadır. Yavruya sevilerek güven verilir. Bir aylıkken ele alınıp sevilmelidir. Aksi halde 4 aydan sonra sevilen yavru çekingen olur ve insana ısınmaz.

B) Yavruya isim vermek
Köpeğinizle aranızda gönül bağı kurulduktan sonra yapacağınız ilk iş ona bir isim vermek olacaktır. Bu isim mutlaka tek heceli, çekici ve çarpıcı olmalıdır. Her an ona karşı kullanacağınız ilk sözcük onun ismi olmalıdır. Göreceksiniz ki köpeğiniz birkaç gün içinde bu sözcüğün kendi ismi olduğunu kavrayacaktır Köpekler her sözcüğün anlamını ve o anda yapılan hareketin amacını birkaç tekrardan sonra mutlaka kavrarlar. Yavru Köpek ismini öğrendikten sonra ilk iş onunla ilişki kuracak ev halkını veya eğitici-bakıcı personeli ona iyice tanıtmak ve onların isimlerini de aynı yöntemle kendisine öğretmek olmalıdır. Ayrıca etrafınızda görülen her şeyi yemek kabı, su kabı, kendi özel diğer araç ve oyuncakları, masa, sandalye, buzdolabı gibi eşyaları da isim olarak mutlaka öğretip tanıtmalıyız. Dostlarımızı da çok samimi olmamak üzere tanımasında yarar vardır. Sonra doğayı, doğadaki diğer canlıları ona göstermek ve tanıtmak hatta ismen öğretmekte gereklidir.

C) Yavrunun eve uyumunu sağlamak
Unutmayalım ki anasından ve kardeşlerinden ayrılarak evimize getirdiğimiz yavru kendisine ne kadar yakından ilgi göstersek de onu yalnız bıraktığımız an mutlaka mızmızlanır ve hatta ağlar. Bu durum doğaldır. Her yavru bu tür hareketleri mutlaka yapar. Birkaç gün içinde bu davranışlarından vazgeçer. Ancak bu birkaç gün onun içimize işleyen bu acı feryatlarını çekmemizde güçtür. Bunun için çeşitli yöntemler uygulayabiliriz. Öncelikle yavrunun anasının ve kardeşlerinin üzerine kokulan sinmiş bir bez parçası, yattığı kafesin altına konularak avunması sağlanır. Ayrıca eve geldiğinden beri yavru ile en çok ilgilenen kimsenin ona karşı övgü ve sevgi ifade eden sözleri ile doldurulmuş bir teyp 5 dakika ara ve hafif bir ses tonu ile dinletilir. Yine de ağlamaya devam ederse bir masa saati çalışır vaziyette yatağının yanına bırakılarak onun çıkardığı tik-tak sesleriyle oyalanması sağlanır, ilgi yavruyu eve bağlar. Ergin bir köpek ise ancak 10 günde eve bağlanır.

D) Yavrunun tabii ihtiyaçlarını disipline etmek
Köpeğimize öğreteceğimiz en önemli konuların başında yavrunun çişini dilediğimiz yere yapmasını sağlamak gelir, özellikle yavrular bu hareketlerin yanlış olduğunu bilmeden etrafı idrarları ve pislikleriyle kirletebilirler. Yavrular pislemelerini genellikle uykudan kalktıktan veya yemeklerini yedikten sonraki anlarda yaparlar. İşte bu zamanlarda onu bahçeye çıkarmak seçilecek yolların başında gelir. Keza köpekler, ter bezleri olmaması nedeniyle idrarlarını sık olarak yaparlar. Hemen ilâve edelim ki köpek yavruları ilk çiş yaptıkları ve pisledikleri yeri koklayarak bulur ve ihtiyacını yine aynı noktaya yapar. Ev içinde barındırılacak yavrular için bu amaçla tahta bir kutu yapılmalı ve içi ince kum ile doldurulmalıdır. Yavrunun bulunduğu odanın zemini bir şilte, eski bir çarşaf yahut gazete ve ambalaj kağıtlarıyla kaplanmalıdır. Yavrunun ilk önce pisliği veya çişi ile kirlettiği bölge kesilerek alınmalı ve bu kirli kağıt parçası özel olarak yaptırdığımız kutunun içine yerleştirilmelidir. Yavru tekrar ihtiyaç hissettiğinde koklayarak bu kağıdın konduğu kutuyu bulur ve ihtiyacını giderir. Kağıt temizlendikten sonra kirli yüzü özel olarak yapılan kutunun toprağına iyice sürülür ve atılır. Yavru bundan sonraki ihtiyaçlarını mutlaka bu kutuya yapacaktır. Ancak, bu kutu yerine evin tuvaleti de yavruya bu amaçla öğretilebilir. Şayet kaçamak yapar yine odayı kirletir ise önce dikkati çekilecek şekilde sert bir ses tonu ile hayır diyerek kutu içine götürülmelidir ve oraya çişini yapması için başında beklenilmelidir. Konu üzerinde ısrarla durulursa birkaç gün içinde kendiliğinden bu sorun çözüme kavuşacaktır. İşte o anda onu mutlaka aferin, bravo gibi teşvik edici tatlı ve yumuşak bir sesle okşayıp sevmeyi unutmamalıyız. Bu konu yedinci haftada ciddiyetle ele alınmalı ve dikkatle takip edilmelidir.

E) Yavrunun ödüllendirilmesi
Köpeğimiz dilediğimiz bir hareketi kusursuz yaptığı anda onu mutlaka ödüllendirmeliyiz. Ödüllendirme tatlı sözle, onu okşamakla veya sevdiği bir yiyecek yahut da sevdiği bir oyuncağı vermekle yapılabilir. Köpek eğitiminin temel kaidelerinden birisi sabırdır. Yılgınlık gösterilmediği ve iş gevşek tutulmadığı takdirde mutlaka başarıya ulaşılır. Köpeğimize dilediğimiz her şeyi yaptıracak ve onunla adeta bir insanla anlaşırcasına uyuşacağız, öyle bir an gelecek ki köpek el, kol, baş. ve göz işaretlerimizi dahi değerlendirecektir. İşin en can alıcı noktası; işte bu andaki uygulamadır. Bu uygulama ödüllendirme şeklinde yapılır. Ancak, ödüllendirmenin ne zaman ve ne şekilde uygulanacağı büyük önem taşır. Çünkü köpekler kendilerine gösterilen övgünün veya tepkinin son yaptıkları hareketten kaynaklandığını zannederler. İşte hayvanın iyi bir hareketini ödüllendirmek veya onu cezalandırmak için yapılan son hareketi anında değerlendirmek gerekir.
Bir örnekle konuyu açmak gerekirse, köpeğimizi çağırdığımızda hemen yanımıza gelmesi gerekir. Örneğin, Tom buraya gel, dediğimizde köpeğimiz bu emre uyar ve hemen yanımıza gelirse onu o anda ödüllendirmeliyiz. Ancak birkaç çağrı sonra gelirse tepki göstermeliyiz. Fakat tepkiyi ilk çağrıdan sonra göstermemiz gerekir. Birkaç kez ikazdan sonra yanımıza geldiği zaman tepki gösterirsek, “yanımıza gelmesinin hatalı olduğunu" zanneder. Bu nedenle köpek eğitiminde tepkinin ve ödüllendirmenin zamanı çok iyi olarak değerlendirilmelidir. Yukarıda belirttiğimiz gibi okşamak, tatlı sözcüklerle onu övmek veya bir parça şeker, çukulota veya et parçası vererek veyahut hoşlandığı bir oyuncağı meselâ, topu önüne koyarak oynamasını sağlamak, en iyi ödüllendirme şekilleridir. Fakat en çok tercih edileni manevi ödüllendirmedir.

F) Yavrunun cezalandırılması
Cezalandırma ya tepki ya da canını yakmakla uygulanır. Tepki genel olarak sert bir ses tonu, ciddi bir ifade ve hareketle köpeği uyarmaktır. Meselâ yaptığı yanlış bir hareket anında seri bir şekilde “Hayır” diye bağırmak ilk yapılacak uygulamadır. Canını yakmak ise, önce hafif ve dozajı gittikçe artırılarak tepkiyi cezaya dönüştürmektir. Yersiz uygulanan ceza köpeği gereksiz saldırgan ve sahibine de düşman eder. Hemen hatırlatalım ki, ceza en son başvurulacak bir yol olmalıdır. Başlangıçta da söylediğimiz gibi ceza daima olumsuz sonuçlar doğurur. En iyisi köpeği sevgi ve sabırla terbiye etmektir. Nihayet ikaz son uygulama şekli olmalı ve mutlaka ceza gerekiyor ise yavru 6 aylık olmadan uygulanmamalıdır. Altıncı ayını doldurmuş köpeklerde en uygun ceza şekli zincir tasma kullanılır. Sevk kayışı ne kadar sert çekilirse zincir tasma boğazı o derece fazla sıkar. Bu uygulamayı da aynen ödüllendirmede olduğu gibi zamanını iyi seçerek yapmak gerekir. Aksi halde daha zararlı sonuçlar verir. Köpek yapılması istenmeyen bir hareketi tekrarladığı an, sert bir ses tonuyla hayır diye bağırarak zincir tasma sıkılmalıdır. Bu anda hayvan çok acı duyacağından bu yanlış hareketi bir daha tekrarlamaz.

G) Yavrunun duyu organlarını geliştirmek için yapılacak egzersizler
Özellikle aşağıda sıralanan dört adet duyu organını geliştirmek amacıyla yavruluk döneminden başlanılarak bazı eksersizlerin uygulanması gerekmektedir.

1) Koku alma duyusunun geliştirilmesi
Bir köpeğin en önemli öğesi burnudur. Çünkü köpek burnu ile görür ve burnu ile yönünü tayin eder; burnu ile yiyeceği bulur, tek kelime ile köpek burnu ile yaşar. Doğduğu an önce yaşamını sürdürmek için beslenme çabasına düşecek yavru, gözleri kapalı olmasına rağmen bu organı ile anasının memesini bulur. Günler ilerledikçe etrafını yine koku alma duyusu ile tanır. Yanına yaklaşmakta olan insan ve diğer canlıları bu sayede ayırt eder. Dost ve yabancıları bu öğesiyle anlayarak tepkisini gösterir. Ondan beklenilen her görevi bu öğesi sayesinde yapar. Bunun için aşağıda açıklanan çeşitli eksersizlerle bu organın geliştirilmesi sağlanır.

a) Gıda maddeleri ile uygulanan eksersizler
Yavruların beslenmesinde incelediğimiz gibi. 2 aylıktan başlayarak köpeğe ana sütüne ilaveten bazı gıda maddeleri verilmektedir. Bunların başında süt, et suyu gelir. Yavrulara günde en az 4-5 defa bu besinleri mutlaka her gün aynı saatlerde vermeyi prensip edinmeliyiz. Yavrunun gıdasını alma saati gelince heyecanlanacak veya en azından bazı hareketlerle bu hissini açıklayacaktır, işte bu durumdan yararlanılarak yavruların yiyecek kaplarının her gün biraz daha uzaklığı artırılarak çeşitli yerlere saklanılmalıdır. Yavru her geçen gün daha uzak bir yere saklanan yemek kabını koku alma duyusu ile mutlaka bulacaktır. Bu yöntemin uygulanmasına ilk geçişte yavruya yardımcı olmak veya yol göstermek yararlı olur. Meselâ, yemek kabındaki besin maddesinden birer damla veya ufak birer parça muayyen aralıklarla yemek kabının saklandığı yönde işaret olacak şekilde konulmalıdır. Yavru açlık hissi ile yiyecek kabını, konulan bu işaretleri izleyerek bulacaktır. İlk uygulamada bakıcısının da kabın saklandığı noktaya gelerek hafif seslerle onu yanına çağırması da uygun olur. Yemek kabını birkaç kez aynı mesafede ve aynı noktada sakladıktan sonra, artık işaret olarak konulan yemek parçaları kaldırılmalı ve yardımcı kişi de ortadan çekilmelidir. Yemek kabı daha uzak bir yere saklanarak yemek saatinde yavruya bu kabı bulma işareti verilmelidir. Aslında bu anda açlık hissiyle ve hatta biraz da edindiği alışkanlıkla o mutlaka yemeğini arayacaktır ve görülecektir ki kısa bir süre içinde de bulacaktır. Günler ilerledikçe mesafe de uzatılmalı ve yavru her zaman yemek kabını buluncaya kadar bu yöntem uygulanmalıdır.

b) Oyuncaklarla uygulanan eksersizler
Yavru köpeklerde aynen çocuklarda olduğu gibi oyuncaklarla oynama hevesi çoktur. Köpekler özellikle top gibi hareketli oyuncaklardan hoşlanırlar. Ancak, ses çıkaran oyuncak bebekler veya diğer tür hayvan benzeri maketler de dikkatlerini çeker. Genel kural olarak köpek ileride askeri veya polis hizmetlerinde eğitime alınacaksa yavru yalnız çeşitli oyuncaklara alıştırılır. Av köpekleri ise sadece kuş, tavşan, ördek vb gibi canlılara benzeyen ve onların tüyleri bağlanmış oyuncaklara alıştırılmalıdır. Oyuncaklarla yapılan eksersizler ayrıca yavruyu harekete geçirir ve onun bedensel gelişmesine de yardımcı olur. Bu nedenle yavrularla en az günde birkaç saat oyun kurulmalıdır. Bu esnada yavruların kötü huyları da tespit edilir ve gereken önlemler alınır. Yavru köpekler alıştığı oyuncağı hem kıskanırlar hem de zaman zaman onu mutlaka ararlar. İşte onun bu eğiliminden yararlanılarak her gün belirli saatlerde oyuncaklarını önüne verip onunla birlikte oynamalıyız. Önce oyuncağın ismini kendisine öğretmek gerekir. Bunun için meselâ top verilecekse her an top sözcüğünü kullanarak topu önüne atmak gerekir. Yavru birkaç kez tekrardan sonra bu oyuncağın top olduğunu öğrenir ve bir daha unutmaz. Her gün aynı saatlerde topu önüne yuvarlayarak onunla oynamasına yardımcı olunmalıdır. Burada önemli olan nokta topun içinin dolu olması ve yavrunun ağzına alabileceği bir büyüklükte bulunmasıdır. Bu amaçla özel yapılmış toplar mevcuttur. Ancak, içi dolu her türlü top veya tenis topları da kullanılabilir. Top köpeğin zevkle oynadığı bir oyuncaktır. Bu nedenle yavru topu sık sık arar. işte bu anlarda aynen yemek kabında olduğu gibi önce yakın bir mesafede bir engelin arkasına top saklanır ve yavruya topu bul işareti verilir. İlk uygulamada topu gizlediğimiz yere kadar yerden sürüyerek götürüp saklamalıyız. ve topu yere koyup sürümeye başladığımız noktada köpeğin burnunu o noktaya getirerek koklatmak ve azami 50 cm. kadar bu izi koklayacak şekilde yürütülmelidir. Gerekirse biraz da yardımla yavrunun topu bulması sağlanmalıdır. "Birkaç kez aynı noktada yapılan uygulamadan sonra köpek, topu artık saklandığı yerden kolayca bulacaktır." Günler ilerledikçe mesafe artırılarak top saklanacak ve uygulamaya devam edilecektir.
Bu eksersizlerde dikkat edilecek nokta saklanan nesnenin önce bir oda içinde yapılması günler ilerledikçe aynı uygulamanın arazide tekrar edilmesidir. Gerek yemeğini ve gerekse oyuncağını saklandığı yerden bulan yavru mutlaka ödüllendirilmelidir.

c) Sevdiği kişi ve eşyalarla uygulanan eksersizler
Öncede açıkladığımız gibi köpeklerde insanlara örnek olacak derecede bir sadakat duygusu vardır. Bu nedenle köpek terbiyesinde sık sık değindiğimiz gibi ilk temel kural köpekle bir gönül köprüsü kurmaktır. Çünkü köpek ancak sevdiği kişinin yanında mutludur. Onun yanında iştahı ile yemeğini yer ve gönlünce eğlenir ve istenilen görevi yapar. Kısaca köpek, günlerce açlık ve susuzluğa ve hatta her türlü zulme tahammül eder; ancak sevdiği kişiyi birkaç saat görmezse çok daha üzülür. İşte bu nedenlerle yavrulara çeşitli eksersizler uygulanırken sevdiği kişinin daima yanında olması başarıyı artırır. Köpekler sevdiklerinin hoşuna giden hareketleri zevkle yaparlar. Diyebiliriz ki, yemek, içmek, oyuncak onlar için sadece bir araçtır. Asıl amaç ise onun sevdiği insandır. Bu sebeple ona uygulanacak gerek eksersizlerde ve gerekse eğitimlerde en etkili olacak sevdiği kişidir. Yani bu kişi köpeğin sahibi, bakıcısı veya eğiticisidir. Bu nedenle köpeğin koku alma duyusunu geliştirmek amacıyla onunla gönül bağı kuran sevdiği kişi de kullanılır. Bunun için aynen yemek kabı veya oyuncağın gizlendiği gibi sevdiği kişi de onun görmeyeceği bir yere saklanır. Ancak ilk denemede onun duyabileceği hafif bir sesle ona seslenir. Bu sinyal sevdiği kimseyi bulmak için yeterlidir ve bu andaki yavrunun sevinci görülmeye değerdir. Bu uygulama her geçen gün biraz daha uzun mesafelerde saklanılarak tekrarlanır. Köpek her seferde sahibini büyük bir heyecanla arayacak ve mutlaka bulacaktır. Bu eksersizler daha sonra arazi üzerinde de tekrarlanmalıdır. Bu konu iz takibi yapılacak köpekler için büyük önem taşır.

2) İşitme Duyusunun Geliştirilmesi
Köpeklerin önemli organlarından birisi de kulaktır. Bu organ her ne kadar koku alma duyusu kadar gelişmemişse de yine de insanlardan çok üstün bir niteliktedir. Köpek insanın işitemediği çok hafif sesleri de alır Aslında bir yabancının geldiğini önce koku duyusu ile hisseder, sonra işitme duyusu ile dikkatini artırır. Bu nedenle diyebiliriz ki, işitme duyusu köpeğin koku alma duyusunun en başyardımcısıdır. Köpeğin bu duyusu da yavruluk döneminde çeşitli eksersizlerle geliştirilmelidir.
Bu amaçla önce koku alma duyusunda olduğu gibi köpeğin sevdiği kimse kısa bir mesafede ve daha sonra işer geçen gün mesafeyi daha artırarak gizlenir. Çok hafif sesler çıkararak köpeğin ismini söyler ve dikkatini çeker. Bu uygulamalardan olumlu bir sonuç alındıktan sonra yavru ödüllendirilir. Bundan sonra yabancı kimseler aynı şekilde muhtelif yerlere saklanılarak onların bulunması için uğraşılır. Bu esnada da köpek dikkati çekilerek yabancının çıkaracağı hafif sese doğru yönlendirilmelidir. Bu uygulamalar çeşitli mesafelerde ve çeşitli arazi kesimleri üzerinde tekrar edilmelidir. Yavrunun yabancı bir kimsenin sesini işittiği an havlaması ve sesin geldiği istikamete doğru yürümesi bir amaç olup böyle bir durumda yavru mutlaka ödüllendirilmelidir.

3) Görme Duyusunun Geliştirilmesi
Köpekler özellikle hareketli ve parlak, çekici şekilleri büyük bir dikkatle izlerler. Bu yeteneklerinden yararlanılarak görme duyusunu geliştirecek eksersizler uygulanabilir. Önce dikkatini çekecek bir mesafeden parlak ve çekici bir cisim hareket ettirilir. Köpeğin bunu dikkatle izlediği görülecektir. Hatta köpek o cismin üzerine doğru yürüme arzusu da gösterebilir. Bir müddet sonra aynı cisim biraz daha uzaktan aynı şekilde hareket ettirilerek köpeğin dikkati çekilip yine gözle izlemesi sağlanılmalıdır. Her gün çeşitli mesafelerden ve değişik yönlerden bu tür cisimler hareket ettirilerek görme duyusunun gelişmesine yardımcı olmalıyız. Buna ilaveten köpeği hareketli her cisme karşı uyanık duruma getirmeliyiz.

4) Tat Alma Duyusunun Geliştirilmesi
Köpekler bazı yiyeceklerin tatlarını beğenerek seçerler. Bunlar içinde et, süt, şeker, çikolata başta gelir. Köpeğin tat alma duyusunu böyle sevdiği yiyecekleri vererek geliştirmek mümkündür. Bu uygulamanın Ödüllendirmede de çok yaran olacağından üzerinde Önemle durulmalıdır. Özellikle şeker ve çikolata bu amaçla çok az miktarda olmak üzere uygulanmalıdır. En çok sevdiği yiyecek ödüllendirme amacıyla kullanılmalıdır. Arzulanan bir başarı elde edildiğinde bu en çok sevdiği yiyecekle ödüllendirilmelidir. Bu sebepten tat alma duyusunun da hayvan terbiye ve eğitiminde büyük önemi olduğu unutulmamalıdır.
H) Yavrunun Tasma ve Sevk Kayışına Alıştırılması
Artık yavrunun çevre şartlarına uyum sağlaması zamanı gelmiştir. Bu uygulamayı yapabilmemiz için yavruyu sevk kayışı ile tasmasına bağlayarak yanımızda gezdirmek zorundayız. Bu nedenle önceden köpeğimizi tasmaya alıştırmak gerecektir. Bunun için en elverişli zaman, yavru henüz dört haftalık iken çok yumuşak deriden yapılmış ve kurdele kadar hafif ve gerektiğinde genişletilebilen özel tasma takılmalıdır. İleri çağlarda yavruya tasma uygulandığında tepki gösterir ve onu boğazından çıkarıp atmak uğraşısı içine girer. Bu nedenle henüz 4 haftalıkken bu uygulamanın yapılması gerekmektedir. Yavruların boğazına iplik, sicim ve benzeri bir madde kesinlikle bağlanmamalıdır. Çünkü unutulan bu parçalar zamanla büyüyen tüylerle örtülerek köpek geliştikçe boğazı sıkar, hava ve yemek borusunu keser ve hatta zamanında fark edilmezse hayvanın ölümüne dahi sebep olabilir. Ayrıca, kurdele ve benzeri yumuşak bezle yapılan tasmalar içinde aynı endişe vardır. Bu nedenle alıştırma amacıyla bazen tav¬siye edilen kurdeleler dahi sakıncalıdır. En uygunu yukarıda belirttiğimiz gibi çok hafif ve yumuşak deriden yapılmış ayarlı tasmalardır. Tasmalar, boyuna 2 cm genişlikte ayarlanarak takılmalıdır. Köpek geliştikçe bu genişlik muhafaza edilerek tasma ayarlanmalıdır. Çok geniş takılan tasmalar da sakıncalıdır. Çünkü en hafif bir tazyikle çıkmasına neden olur.
Bir batında birden fazla yavru türler için, örneğin çoban köpeği veya kurt köpeklerinin yavruları 2 aylık olunca normal ayarlı deri tasma uygulanabilir.
Yavrular tasmaya birkaç gün içinde alışır. Üç ay içinde tasmaya sevk kayışı da bağlayarak yavruyu gezintiye çıkartmalıyız. Önceleri başıboş duruma alışan yavrular yanımızda bağlı olarak gezmekten hoşlanmaz¬lar. Bundan dolayı kurtulmak için çeşitli çabalar gösterebilirler. İlk anlarda onu, hayır diye sert bir ses tonuyla ikaz etmek ve onun dilediği doğrultuda yürüyerek yanımızda gitmesini öğretmek gerecektir. Birkaç gün sonra o bizim istediğimiz yöne gelecek ve yanımızda serbestçe yürüyecektir. An¬cak, köpeği sağ omuzu sol diz eklemimiz hizasını geçmeyecek şekilde köpeğimizi yürümeye şartlandırmamız uygun olur.

I) Yavrunun Sosyal Çevreye Uyumu
Köpek yavruları aynen çocuklara benzerler. İlk gördükleri canlı ve cansız her şeye karşı merak duyarlar. Hatta mimik ve jestleriyle onun ne olduğunu öğrenmek istediklerini belirtmeye çalışırlar ve ilk fırsatta o şeyi kesinlikle koklarlar ve kokusunu aldığı nesneyi de hayatları boyun¬ca unutmazlar. Bu merakları nedeniyle köpekleri sosyal çevre ile uyuş¬turmak şarttır. Aksi halde ne kadar da iyi bir terbiye versek veya eğitsek yine bu hevesi yüzünden onunla çevremizde rahat bir gezinti yap¬mamız çok güç olur. Çünkü gördüğü her yeni şey karşısında havlayarak veya etrafı rahatsız ederek duygusunu açıklayacaktır. Bu nedenledir ki köpeğe yaşamı boyu karşılaşabileceği her şeyi göstermek onları ismen öğretmek zorunluluğu vardır. Bu amaçla köpek önce yakın çevre ile tanış¬tırılır. O güne kadar görmediği değişik giysili bir insan, büyük motorlu bir araç, tren veya vapur veya hiç duymadığı yeni bir ses yahut gürültü onun dikkatini çekerek huzurunu bozar ve tepkisine neden olur. Bu anda onu sakinleştirmek, hayır uyarısı ile okşamak gerekir. Ayrıca yine köpeği ile gezintiye çıkmış bir dostla da karşılaşılabilir. Bu anda iki köpek mut¬laka birbirlerini koklayarak tanışmak arzusunu göstereceklerdir. Buna müsaade edilmelidir. Ancak kıskançlık nedeniyle bir hırçınlık gösterir¬ler ise yine hayır uyarısı ile ikaz edilmelidir. Çevre dolaşılırken başka bir kimsenin köpeğinize yaklaşması, onu sevmesi veya okşamasına asla müsaade etmemelisiniz. Köpeğinizin yanında sizde bir başka kö¬pekle katiyen ilgilenmemelisiniz. Çünkü köpeklerin kıskançlıkları bazı ar¬zulanmayan fena huylara kapı açabilir. Köpeğin her geçen gün çevreyle daha yakından anlaştığı açıkça görülür. Bu anda köpekte görülecek kötü huylar üzerinde de durulmalıdır. Meselâ, başka köpeklerle kavga etmesi yahut herkese karşı sırnaşık hareketler yapması veya saldırıya geçmesi gibi huyları mutlaka gereken ikazlarla önlenmelidir.
Bir gün köpeğinizin uygar toplumun bir parçası haline geldiğini göre¬ceksiniz. Altı ay içinde köpeği mutlaka çevreye alıştırmalısınız. Bu dü¬zeye gelmiş köpekler için dış ülkelerde özel kahvehaneler ve parklarda mevcuttur. Buralarda köpekler ve sahipleri birbirleriyle asla sürtüşme¬den arkadaşlık yaparlar.

Üretim ve eğitim merkezlerinde yetiştirilen köpekler askeri ve po¬lisiye hizmetlerde kullanılacak ise yapacağı göreve göre çeşitli arazi ke¬simlerinde, meselâ dağlık, bataklık, koruluk, çalılık ve ormanlık gibi yerlerde de çevre uyumu çalışması yapılmalıdır. Ayrıca ileride yapacağı hizmete uygun olarak araçlara indirme ve bindirme gibi işlemler de uygulanmalı ve köpeklerin motorlu araçlara uyumu da sağlanmalıdır.

J) Yavrunun Kulübeye Uyumu
Köpekler özerkliklerine çok düşkün canlılardır. Özerkliğe alışmış bir köpeği kafes hayatına almak, aynen kafese konan bülbül gibi etkili ol¬maktadır. Yavruluk döneminde kulübe veya kafes hayatına alıştırılma¬mış bir köpek kafese ilk girdiğinde vahşi bir hayvana benzemekte ve etrafı çevreleyen demir veya tel engelleri zorlamakta ve hatta canı yan¬masına rağmen defalarca bu engellere saldırmakta ve kendisini adeta helak etmektedir. Bu esnada kendisiyle devamlı ilgilenmek yumuşak ve tatlı sözlerle onu teskin etmeye çalışmak arada sert bir tavırla hayır ika¬zında bulunmak yararlı olabilir. Ancak, bütün bu tedbirlere rağmen o özerkliği için bitkin bir duruma gelinceye kadar çaba gösterecektir. Kafesten kurtuluş çaresi olmadığını anladığında sakinleşir. Bu an¬da da çok durgun bir hal alır. Verilen yiyeceklere bir kaç gün bakmaz da¬hi, onu yeniden kazanmak için yakın ilginin kesilmeden sürdürülmesi gerekir. Buna rağmen ruhsal bazı değişikliklere uğraması, hırçınlaşması, saldırması, saldırgan olması, yavru yapmaması veya yavrularına bakma¬ması ve hatta onları yemesi dahi görülebilir. Doğada gelişmiş bir çoban köpeğinin ancak bir yıl içinde böyle bir bunalımdan kurtulup normale döndüğü bir gerçektir.
Aynı derecede hassasiyeti yabancı tür köpeklerde göremeyiz. Türk çoban köpeği özellikle hürriyetine çok düşkün bir ırk¬tır. Bu nedenledir ki, henüz sekiz haftalıkken yavrular mutlaka kafes veya kulübeye konulmalı ve bu çağda intibakları sağlanmalıdır. Köpek üretim ve eğitim merkezlerinde ise yavrular, yavru gezinti yerinde toplu olarak kaldıklarından kulübe hayatına daha kolay intibak ederler. Yavruya gösterilecek ilgi bu uyumu kolaylaştırır.

K) Yavrunun Başkası Tarafından Verilen Yiyeceği Reddetmesi
Köpek yetiştirilmesinde, yavrunun başkası tarafından verilen yiyeceği reddetmesi de büyük önem taşır. Çünkü kö¬pekler genellikle aç gözlü yaratıklardır. Sevdikleri yiyecekleri nerede bu¬lurlarsa yerler. Gelecekleri için büyük endişeler doğuracak bu kötü alış¬kanlığın, daha yavruluk döneminde önüne geçilmesi gerekir. Bu amaçla köpeğin yemeğini daima kendi kabında ve daima kendi elimizle ikram etmeyi prensip haline getirmeliyiz ve köpeği bu şekilde şartlandırmalı¬yız. Beslenmesi ihmal edilmemeli ve aç ve susuz bırakılmamalıdır. Köpe¬ği başkasının okşamasına ve sevmesine izin verilmemeli ve bir yabancı tarafından yapılan ikramı kabul ettiği an, hayır uyarısıyla mutlaka uyarılmalıdır. Buna rağmen bu alışkanlığına devam ederse yabancı bir kimsenin köpeğe çok sevdiği bir yiyeceği ikram etmesi planlanır. Köpek sevk kayısıyla yanımızda beklediği anda yabancı 2 in. kadar yaklaşarak köpeğe yiyecek ikramında bulunur. Ancak, arkasında sakladığı bir sopa¬yı köpek yemeğe arzu duyduğu anda ve yemek kabına 25-30 cm. yaklaş¬tığı esnada ayaklamıa vurarak canını yakar. Bu yöntem, köpeğin tanıma¬dığı yabancı birkaç kişi ile en az 3-5 defa tekrarlanır. Her seferinde de köpeği, yemek arzusunu gösterdiği anda ayağına vurarak canını yakmak ve ikaz etmek şarttır. Bu uygulama köpek başkası tarafından ikram edilen en sevdiği yiyeceğe karşı tepki gösterinceye kadar devam edilir. Tek¬rar edelim, köpek terbiyesi ve eğitimi sabır isteyen bir iştir. Bu nedenle yılgınlık gösterilmeden başarıya ulaşıncaya kadar yöntemlerin uygulan¬ması bir prensip haline getirilmelidir.
İleride Askeri veya Polisiye hizmetlerinde kullanılacak köpekler için bu konu daha büyük önem taşır. Bu nedenle eğiticiler ilk 6 aya kadar her yavruya başkası tarafından ikram edilecek yiyecekleri mutlaka red¬detmelerini Öğretmelidirler. Aksi halde görevde en başarılı bir savaş köpeğinin bu fena alışkanlığı nedeniyle ajanlar tarafından birgün yok edilmeleri muhtemeldir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder