23 Temmuz 2008 Çarşamba

KÖPEK ANATOMİSİ

KÖPEĞİN ESAS GÖVDE YAPISI

Köpekler çok çeşitli biçim ve büyüklükte olabilir. Fakat genelde bu hayvanlar et yiyen hayvanlardandır ve organlar, yapısı buna göre düzenlenmiştir. Köpek avını kandırmak, yakalayıp öldürmek ve yemek durumundadır hep. Etle beslenir, iri köpek dişleri eti parçalayabilir. Köpeğin bu niteliğinde, kedilerde olduğu gibi herhangi bir inceleme, arınma söz konusu değildir. Köpeğin birkaç azı dişi çiğneyip öğütmeye olanak verir. Oysa evcil kedinin azı dişleri azalmış olup, çiğneyip öğütme yeteneği zayıftır. Dişleri gelişme gösterse de, hayvanın iskelet yapısı et yiyen niteliğinde hiçbir gelişme göstermemiş, ilkelliğini korumuştur. Köpekler ot yiyen türe benzemeye yönelmemişlerdir; ayak parmaklarını azaltıp, tırnağa dönüştürememişlerdir. Köpek haşin olmak zorundadır, hızlı haraket etmelidir, pençelerini kalkan gibi kendini savunmada kullanmak mecburiyetindedir. Yabani et yiyenler atiktirler; atılmak durumundadırlar, hızlı koşarlarken toparlanmaya pek müsait değillerdir. Yıllar yılı köpeklerin ıslahı çalışmaları, bunların anatomik yapılarında bir takım değişmeler meydana getirebilmiştir, temel yapıları az çok değiştirilebilmiştir. Avcılım niteliği ve kalıbıyla köpek ani çıkış ve atılımı gerektirir; "Cheetah" türü gibi köpeklerin sırf koşuya yönelik yapılarının ıslahına gerek vardır. Köpekler koşu ve avlanma durumunda birbirlerinden farklı haraket edebilirler. Ayrıca yabani tür köpeğin dayanma gücü ve uzun yola direnci çok üstündür.


KÖPEĞİN İSKELETİ

Köpeğin iki önemli kemik yapısı vardır.; bunlardan birincisi uzun kemikler(boru biçiminde kol ve bacak kemikleriyle omurga gibi), diğerleri ise düz biçimli kemiklerdir(kafatası,kalça ve kürek kemikleri gibi). Genel yapıda büyük bir değişlik olmamakla birlikte köpeğin uzantı kemiklerinde ıslah yoluyla oldukça önemli değişlikler meydana gelmiştir; örnek olarak Dachshund ve St. Bernard köpeklerini gösterebiliriz. Bunun nedeni insanların kemik kemik yapısına önem vererek ıslaha ağırlık vermiş olmalarıdır; uzun veya kalın kemik önem kazanmıştır.

İSKELETİN ÇALIŞMA BİÇİMİ
Köpeklerin iskelet sistemi kemiklerden oluşmuş bir kaldıraç dizge olup, kaslarla kemiklerin belirli noktalarında kaynamış, tutturulmuştur. Eklemlerdeki kemikler darbeleri massedecek, etkisini azaltacak biçimde yerleştirilmiştir. Kemikler çok karmaşık bir yapı arzeder, istenen dengeyi temin ederken, haraketleri rahatça sağlar. Bunun için gerekli bağlarla, belirli yönlere döndürülecek biçimde tutturulmuşlardır. Her eklemde bir kapsülle çevrelenmiş kasların yağlanması "synovial sıvı" denilen bir madde ile temin edilmiştir. Kemiklerin uçları kıkırdak tabakası ile kaplanmıştır; üzeri yumuşak olup, kolayca harakete olanak verirken, ağırlık hayvanın ayaklarına binice sürtünme ve çarpmaları massedebilir.

KEMİKLERİN BÜYÜME VE GELİŞMESİ
Yavru köpeğin kemikleri ana karnında kıkırdak olarak gelişmeye başlarken, giderek kemikleşme gösterir. Uzantı kemikler, boru şeklinde uzayıp, bir eklem veya mafsalla tutunur. Kemik mafsalları, sert bir elyaf doku ile(periosteum) kaplıdır. Genç hayvanlarda, büyümesi tamamlanmamış olanlarda, "periosteum" tabakası aktif olarak gelişme gösterir, kemik üretmeye devam eder, kemiğin çapını genişletir. Boru biçimindeki kemiğin içi geliştikçe aşırı sertleşmemesi ağırlaşmaması için, eski kemik dokusu doku içinde massedilip yeniden biçimlendirilir; esas kemik duvarının ya da kemik "korteksinin" aynı kalması temin edilir. Köpek büyümesini tamamladıktan sonra, "periosteum" tabakası faalitlerini yavaşlatır; bir kırılma veya kemik tamiri gerekliliğindeyse, derhal arızanın bulunduğu civarda çalışmaya başlar eskisi gibi. Kemiğin zayıflamamasını temin için, iç kısmı "trabecullea" denilen madda ile doldurulurken, bunların arasında genç hayvanlarda ilik yer alır, hayvan yaşlandıkça yerini yağlı maddeye bırakır. Büyüme süreci boyunca, büyüyen kısımlarda, özellikle eklemlerde, gelişme tablaları veya "epiphyseal tabakası" görevdedir, gelişme böylece oluşur. Bu büyüme tabakalarının bulunduğu yörelerse kıkırdak gelişmesi, daima "metaphysis" içinde, gelişen tabakayı destekler. Giderek kıkırdak kemiğe dönüşür, kemik boyuna uzamış olur. Köpeklerde çoğunlukla, uzun kemiklerin genişlemesine büyümesi altı aylıkken tamamlanır.

BÜYÜMENİN GEREKTİRDİĞİ ENERJİ
Kemiklerin gelişmesi için istenen enerji kandan temin edilir. Her kemiğin mafsal yerinde iki geniş damar içeri uzanmıştır, bunlar besin ikmalini kandan yapar. "Epiphysis" istenen kanı eklem kapsulünün içindeki halka damardan temin eder. Bu damarlar, "epiphysis" içine tamamiyle nüfuz etmiştir, büyüyen kemik buradan beslenebilir. Ayrıca bu damarlar iç tabakayı da etkiler, kıkırdağın ihtiyacını karşılar; kalan besinler ise, eklem içindeki synovial sıvıdan edinilir.


KASLARIN HARAKETİ

Hepsi birden düşünüldüğünde, köpeğin kasları vücudundaki en geniş organlardır. Islah yoluyla vücut biçimlerinde önemli değişiklikler meydana getirilmiş olsa da, köpeklerin kasları, cinsler arasında fazla değişmez.

KASLARIN ÇALIŞMA BİÇİMİ

Kasların çoğu kemiğe bağlıdır. Yatayy kemikler, asıl tutunma noktaları olup bacaklar buradan güç alıp haraket ederler. Bacaklar kasıldığında, bunların bağlı bulunduğu kemikler birbirine yaklaşır, dinlenme durumunun da yine birbirinden uzaklaşıp yerlerine giderler.Uzantı organların aşırı açılmasında, eklemlerin gerilemesinde, bacakları da kateden uzun kemiklerin kritik noktalarına bağlanıp güç alan kaslar faaliyete geçer, kaldıraç görevi üslenirler. Kemiklerle temas noktalarında kaslar sertleşip "tendonlar" olarak güçlenir. Yabani köpeklerin kasları çok güçlüdür, böylece avını yakalayıp beskenirler. Evcil köpeklerin kasları hareketsizlikten yumuşamış gevşemiştir. Günümüz ırkları içerisinde Husky köpekleri kurda çok benzer ve onun gücünü ve dayanıklılığını taşırlar. İş Husky türleri ağırlıklarının iki misli yükü gün boyunca saatte üç mil hızla taşıyabilirler.

KÖPEĞİN KAS YAPISI


KÖPEĞİN KAFATASI

Köpeklerin üç belli başlı kafatası biçimi vardır :
1) DOLİKOSEFAL - Uzun burunlu Rough Collie, Afghan Tazısı, Dobermann ve Fox terrier tür köpekler bu türdür.
2) BRAKİSEFAL - Kısa çekik burunlu hayvanlardan Pug, Buldog ve Pekingese köpekleri bu tür köpeklerindendir.
3) MEZOSEFAL - İki uç arasında kalan diğer hayvanların başları bu sınıfı teşkiş eder.



KAFATASININ BÖLÜMLERİ
Kafatası biçimleri genel şekil ve kafatası tipine göre değişiklikler gösterir.Gözler, gözün önündeki çukurların iki yanında, gözlerin yerleştiği çukurlarda yer alır. İki adet "zygomatic arch" kafatasının genişliğini kararlaştırır. Bunların şekli köpeğin cinsine göre değişir; uzun burunlarda daha kıvrılmış bir çukur bulunur.

ÇENE
Çene şekli hayvanın cinsine göre değişir. Köpeklerin ırklarına göre belirlenen standartlar, onların ısırmalarını da içerir. Çene kasları çok güçlüdür. 20 kg ağırlığındaki bir melez köpeğin ısırmasıyla uyguladığı güç 165 kg'dır; oysa ortalama bir insanın uyguladığı kuvvet 20-30 kg civarındadır.

ALIN
Köpeğin kafatasının yukarı kısmıdır, hayvanın beynini muhafaza eder, köpeklerin cinslerine göre değişiklik gösterir. Yıllar yılı köpek ıslahıyla uğraşanlar, "Chihuahua" köpeklerinde, alnın kubbeli olmasına önem vermişlerdir. Bu tür çalışmalar, bazı hallerde köpeklerin beyin deformanyonuna neden olduğu izlenmektedir, beyinde sulanma izlenmektedir.

STOP
Köpeğin kafatasının çehresinde son bulduğu, burun kemiğine değdiği kısım. Boxer cinsi köpeklerde olduğu gibi "stop" bölümünün belirgin, iyice görünür biçimde olması bazı hayvanların tercih nedeni olurken Greyhound tazılarında veya Bull Terrier'lerde buna önem verilmez. Kafatasının gerisinde izlenen düşüşle, üst taraftaki çıkıntı, özellikle Basset tazılarında istenen karakteristik şekli oluşturmaktadır. Yavrularda bu belirgin yapı ancak dokuz on hafta sonra ortaya çıkmaktadır.

BEYİN
Köpeğin beyin yapısı insanınkinden oldukça farklıdır; özellikle dokunun gri içeriği insana göre daha azdır. Her iki yaratığın da eşgüdün ve kontrol işlevleri zorunludur, ama insan bunları daha biliçli olarak yapar. Köpekte duyma ve tanıma işlevleri ön plana geçmiştir. Fikirlerin birbiriyle ilişkisini kurmada fazla bir akıl (beyin) tahsis edilmemiştir, karşılaştırmaya, yargıya gereksinim göstermez hayvan. Köpek bin lirayı tanır, amam bunun ne işe yaradığını, bu parayla kaç kutu köpek maması alınabileceğini bilemez.İri yapılı bir St. Bernard köpeğinin kilosu, insanınkine yaklaşırken, beyni insanın beyninin yüzde 15'i ağırlığındadır. Köpeğin koku almakla görevli olan beyin bölümünün hücre sayısı insanınkinin kırk misli kadardır, aynı genişlikteki alana bu hücreler yerleştirilmiştir.



KÖPEĞİN GÖZÜ
Köpeğin göz yapısı aslında insanınkine çok benzer. Ayrıcalığı farklı mesafelerden görebilmesidir. Göz, mercek aracılığı ile iki bölüme ayrılmıştır. Köpek geliştikce, göz merceğide gelişir. Bu gelişme dış yanını saran, "göz kapsülü" aracılığı ile temin edilir.

Gözün üç önemli tabakası:
Köpeğin gözü üç tabakadan oluşmuştur. Önden arkaya doğru, "sclera, uvea ve retina" tabakalarıdır bunlar. Sclera, ön kısımdaki kornea tabakasıyla birleşmiştir. Uvea'nın da üç bölümü vardır, bunlar, "choroid", "iris" ve "ciliary" bölümleridir: "choroid", "tapetum" denilen yansıtıcı bir tabakayı içine almıştır.İris tabakası sinir sistemi aracılığı ile kontrol edilir, giren ışık miktarını, tıpkı bir fotoğraf makinesinde olduğu gibi kontrol eder. İris tabakasınınarkasındaki "ciliary" tabakası merceği tutan ve haraket ettiren bağdır. Ayrıca teşekül eden hayalın odaklaşmasını ve kornea tabakasının beslenmesini sağlayan sıvının üretilmesini üslenmiştir.

RETİNA
Bu, gözün ışığa duyarlı iç katmanıdır. Işığa duyarlı hücrelerden meydana gelmiştir. Rods hücreleri çok duyarlı olup, düşük ışık yoğunluğunda çalışırlar; sadece siyah ve beyazı kabul ederler. Cones hücreleri, aydınlıkta ve renkli ortamlarda duyarlıdırlar. Köpeğin bu hücrelerinin %5 kadarı "rodes" hücreleri olup, geri kalanı cones hücreleridir; böylece köpeklerin karanlık ve aydınlığa programlanmış oldukları, renkli ortama yeterince hassas olmadıkları söylenebilir.

Göz Kapakları
Köpeğin göz kapaklarının bir kaç özelliği vardır. Üst kapağın altındaki "lacrimal salgıları" , ürettiği göz yaşı sayesinde kornea tabakasını daima nemli tutar, korunmasını önler, mikroplara karşı korur. Suyun sürekli yüze akmasını engellemek için özel bir drenaj sistemi ile kanalize edilmiştir. Alt ve üst kapakların iç köşelerinde kısa göz yaşı kanalları vardır bunlar daha sonra tek bir "lakrimal kanal şeklinde" birleşirler ve göz yaşlarını burun boşluğuna boşaltacak şekilde yönelirler. Bu kanalların takınması çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir, bu sorunları dikkatle ele almak gerekir.

KİRPİKLER
Köpeğin kirpikleri her iki kapakta yer almıştır. Bunların yanlış olarak eğitilmesi göze zarar verebilir. "Ectropion" ve "entropion" adı verilen göz kapağı şekil bozukluğu bazı cinslerde daha çok sorun yaratır.

ÜÇÜNCÜ GÖZ KAPAĞI
Köpeğin her gözünde üçüncü bir kapak daha vardır, buna "haw" veya "nictating membrane(zar)" adı verilir. Bu zar alt kapağın altına gizlenmiştir, ancak renkli çok ufak bir kısmı, gözün buruna yakın olan bir köşesinden görülebilir, bazı köpek türlerindeyse çok daha belirgin olarak görülebilir. Söz konusu zar gözü korur ve içine kaçabilecek, toz toprak gibi maddeleri engeller, gelen rüzgar ve havayı süzer. Gözü yuvasından çıkardığınızda veya yaşlılık nedeniyle sarkan gözde, bu üçüncü tabakayı açık seçik görebilirsiniz. Birden bire ortaya çıktığında veya kendiliğinden görünür duruma gelince, hastalık belirtisidir, ya da hayvanın bir sıkıntısı var anlamına gelir. Başka belirtiler için köpeği izlemek gerekir.

KULAKLAR VE BURUN

Köpeklerin çok iyi gelişmiş iki duyu organı, işitme ve koklama organlarıdır. Her ikiside insandan daha güçlü olup, köpeğin avlanmasını kolaylaştırır.

Kulaklar ve işitme işlevi
Köpeklerin kulakları çok değişik biçimlerde olabilirken duyma yetenekleri çok üstündür, insanınkinden ileridir; çok yüksek frekanslı sesleri, biz duyamadığımız halde onlar duyabilirler. Kulakların biçimi, geniş, düşük, Basset Tazılarındaki gibi yatık, sarkık,dimdik biçimlerde olabilir. Cocker Spaniels köpeklerininki düşük ve tüylüdür, kafayı örter Aksine Fransız Buldoglarının kulakları kısa tüylüdür, radar anteni gibi heybetli durur.

Kulağın Bölümleri
Kulağın dış görünüşü köpekten köpeğe değişiklikler göstermekle beraber, orta kulak ve iç kulağın yapısı ve işlevleri benzerlikler gösterir.

Pinna veya dışkulak:Dış kulak kıkırdaktan meydana gelmiş olup, kaslar ve deri örtüden oluşmuştur. Köpeklerin çoğunda, dışkulak oldukça haraketlidir, sesin geldiği yöne haraket eder. Dış kulak dış işitme kanalına doğru derinleşir; ilkin dikey olarak gider, daha sonra kulak zarına doğru yatay olarak gelişir (tympanic zar).

Orta Kulak:Köpeğin ortakulağı, "tympanic zarla" (kulak zarı) birleşir. Zarın bulunduğu boşlukta, vücudumuzun en ufak kemiği olan "auditory ossicles" yer almıştır; biçimi ve işlevi itibariyle çekiç örs ve üzengi adlarını almıştır. Bu üç kemik birbirine geçmiş olup, kaldıraç esasına göre çalışır. Kulağa gelen ses kulak zarını titreştirir; böylece örs, çekiç, üzengi kemikleri gelen sesi iç kulağa iletir; böylece sesin çoğaltılmasına hazırlanılır ama, "ossicles(örs, çekiç, üzengi kemikleri) titreşimlerini en yüksekten en düşük sese göre ayarlar.

İçkulak:İç kulakta, "cochlea" denilen sese duyarlı bir spiral yarım daire biçimindeki kanalları dengeleyen organlar bulunur.Yarım dairebiçimdeki kanallar, hareketleri araştırır, kontrol eder, saccule ce utricle kafa ile bağlantısını temin eder istenen bilgileri verir. Bu bağlantı ve ilişkiler kedilere ve insanlara benzer.

Burun ve Koklama Duygusu
Köpeğin en dikkat çekici yanı onun koklama duygusudur. Tüm köpekler, her şeyi koklama dürtüsünde yaratılmışlardır; toprağı, insanları, diğer köpekleri hep koklarlar. Köpeğin koklama yeteneği ona bizimkinden bir milyon kat fazla iletişim ve bilgi temin eder.Köpeğin beynindeki koklamaya tahsis edilen hücreler bizimkilerden 40 kat daha fazla sayıdadır. Köpeklerin bu yeteneklerinin terbiye edilerek onları koku köpeği olarak yetiştirmeye ilaçları, bombaları, gaz kaçaklarını bulmada uzmanlaşmaya yönlendirmek olanaklıdır. Köpeğin koklama yeteneğinin gelişmesinde onun burun alanının genişliğinin de rölü olmuştur. İnsanlarda bu alan yaklaşık 3 cm kare iken, köpeklerde 130 cm kare kadardır. Koklama bölgesinde dokuların katlanması, kıvrılmasıyla hem kokunun yakalanması kolaylaştırılmış, hem de bu işi yapan alan genişletilmiştir. Koku hücreleri çok daha yoğun bir övgü ile bir araya getirilmiş, santimetre kareye çok daha fazla hücre yerleştirilmiştir.

Köpeğin burnu neden hep nemlidir?
Köpeğin burnu özgün bir takım hücrelerin salgıladığı nemle devamlı ıslaktır. Yeni bir kokunun farkedilmesi üzerine derhal harakete geçerler. Çok çok ufak zerreler halinde nem şeklindeki salgıya gelen bu zerrecikler orada çözümlenir ve duygu hücreleriyle temasa geçirilir.

Solunum
Pharinx denilen nefes yolu ağzın gerisinde, yemek ve nefes borusunun başladığı yere intikal etmiştir. Ağzın damak kısmından uzayan etli bir kısım uzayıp nefes yolunu ikiye böler. Köpek aslında burnundan soluyan bir hayvandır. Normal havayı burun yolundan akciğerlere intikal ettiren köpek, bu esnadan havayı süzer, ısıtıp nemlendiri ondan sonra ciğerlerine alır. Hava sıcaklığı artar hayvan haraket halinde bulunur, ya da burun boşluğunda bir sorun çıkarsa ağzından nefes alma zorunluğu kendini gösterir.

Kısa burunluların sorunları
Brakisefal cins köpeklerde (kısa burunlular) bahsedilen damaktan giden yumuşak uzantı, başın iyice gerisine kadar itilerek hayvanın nefes almasını güçleştirir. Küt burunluların bazılarında ağzı kapamak çok güçleşir, hayvan tedirgin olduğunda sadece burundan soluyamaz; ağız ve burundan birlikte solumak gerekir. Böylece yumuşak çıkıntının gırtlak kısmına sıkışması, nefesi kolaylaştırması olanaklıdır.

GÖĞÜS
Göğüs kısmı, kaburgaların oluşturduğu kafesle, diyaframdan ibarettir. Akciğerler bu kafesi daha fazla doldurmuştur. Kalp, göğsün merkezinde yer alır; sadece alt ucundan kaburgalara değinir. Bu organların her ikisi ( kalp ve akciğerler) göğüs içinde haraket eder. Birbirlerine dolanmaması, engel oluşturmaması için, herbiri, kendine özgü kaygan bir kılıf içinde bulunur.


KALP
Köpeklerin kalbi memelilere özgü dört odacıktan ibaret organdır. İki "atria(girit)" kanı güçlü atar damarlara boşaltırken, buradan tüm vücuda nakledilir. Sağdaki atar damar (ventricle) kanı akciğerlere pompalarken, bura da karbondioksiti bırakarak oksijeni alıp temizlenmiş olur; kan buradan "sol atriuma" (sol girit) geçer ve temiz kan olarak tüm vücuda pompalanır.Kalbin pompalama direnci akciğerlere göre daha fazla olduğundan sol karıncık sağa göre daha geniştir ve güçlüdür. Kalbin duvarları, çalışması sırasında kasılma ve dinlenmelerini ayarlayan ve eş güdüme getiren iki haraket ayar mekanizmasıyla donatılmıştır.

NEFES BORUSU VE AKCİĞERLER
Nefes borusuna "larynx" denilen gırtlak kısmından geçilir; burası çeşitli kıkırdak katmanlardan oluşur. Daha sonra ciğerlere intikal edilir ve burada bronşlara ayrılır. Hava, ufak, zardan yapılmış, duvarlarında kan damarları çevrili keseciklerde toplanır ki işte burada kanın içindeki karbondioksit bertaraf edilip oksijen ikmal edilir.

KARIN
Köpeğin diyaframının gerisinde, göbek (veya karın) denilen boşluk bulunur. Burada, besinlerin yararlanılabilir hale getirilmesi, atık maddelerin dışarı atılması, kanın süzülüp depolanması, neslin idamesi gibi hayvanın yaşamını sürdürmesine dair işlevler ifa olunur; göbek üç önemli bölüme ayrılır.

1) Ürogenital sistem denilen, böbrekler, idrar yolları ve üreme organları
2) Dalak
3) Pankreas, karaciğer ve bağırsaklar dahil sindirim organları yer alır.

Atıklar Sistemi
"urogenital sistem" denilen organlar, atıkların ve üreme organlarının işlevlerini içine alır. Köpeğin iki böbreği karnının üst kısmında, denilebilir ki gövdenin çatısında, yer almıştır, son kaburgaya çok yakındır.Her böbreğin, bir kılıfı (cortex) medulla denilen bölümü ve leğen denilen kısmı (pelvis) vardır. Böbrek, kılfı ve öz kısmı ile çok karmaşık bir süzgeçtir, bunu nefron ( nephrons) denilen ünite yerine getirir.



Böbreğin İşlevleri
Böbrekler kanı süzer, içinde bulunan istenmeyen ve özellikle zehirli maddeleri bertaraf eder.
1) Kan hücrelerinin süzülmesiyle geriye saydam bir sıvı kalır.
2) Bu sıvı kanallardan geçerken içindeki sodyumu dokulara terkeder.
3) Bu sodyum geçiş yolundan aldığı su ile idrarı yoğunlaştırır.
4) Diğer atık maddeler de çeşitli noktalarda idrara karışır.
5) Daha sonra idrar toplanma kanallarına gider ve böbreğin leğen kısmında toplanır.

İdrar içindeki en tehlikeli madde karaciğerin, aşırı amino asitleri parçalayarak oluşturduğu üredir. Vücutta biriken aşırı üre çok ciddi sorunlar yaratırken, ölüme kadar götürebilir. Her böbreğin, idrarı böbreklerden alıp sidik torbasına götürecek, idrar yolu denilen bir borusu bulunur. Tıpkı bağırsaklarda, besinlerin toplanması gibi, idrarı idrar torbasına taşıyan "peristaltic dalga sistemi" denilen bir sistem vardır.

SİNDİRİM SİSTEMİ
Köpeğin sindirim sistemi, her biri kendine özgü görevi bulunan özel bölümlerden oluşur, bunlar birbirine bağlı işlevlerde bulunurlar. Herbirinin, kendine özgü "enzimleri" üreten salgı bezleri bulunur. Bunları sırayla şöylece belirtmek gerekir.
1) Ağız ve salya salgı bezleri
2) Yemek borusu
3) Mide
4) Oniki parmak bağırsağı, ince bağırsaklar ve pankreas
5) Karaciğer
6) Kalın bağırsaklar ve "anus".

SALYANIN İŞLEVLERİ
* Salya köpeğin aldığı besinlerin karışımını sağlar, yemek borusundan besinlerin geçişi için yağlama işlemini yapar.
* Salya alınan nişastanın ağızda sindirimine yardımcı olur; ağızda besinlere karışan bu enzimin işlevi midede devam eder.
* Salya dilin temizlenmesini sağlar.
* Köpeğin tat alabilmesi, salyanın besinlere intikaline bağlıdır, böylece hayvanın lezzet alabileceği maddeleri diline, tat dokularına iletir.
* Salyanın buharlaşması hayvanın serinlemesini sağlar.

AĞIZ
Köpek bir yerde bir yiyecek bulunduğunu veya bulunabileceğini anlar anlamaz sindirim sistemi harakete geçer. Ağzında salya üretilir; sindirim sistemi için hazırlanır. köpek kulübesinde açılan kapı veya bir konserve kutusunun açılışını ima eden bir durum köpeğin salyasının üretimi için yeterlidir.

Köpek yediklerini ağzına götürüp, güçlü çeneleriyle çiğner bunları. köpek yiyecekleri diliyle ilk olarak lokma veya " tıkım " haline getirir, ondan sonra ağzına götürür, yutağa iletir, yemek borusuna intikal ettirir(gırtlak üzerinden), yemek borusu böylece gelen besinleri almak için açılır, daha sonra yutulan besinler üzerine kapanır.

Bu, oldukça karmaşık bir manevradır, tek bir sözcük olan yutma ile ifadesini bulan işlemin yapılabilmesinde bir dizi ustalıkla ayarlanmış sinir sistemi ve ufak kas eşgüdümle işlevini yapar. Yemek borusunda, "peristalsis faaliyeti" denilen işlemle alınan besinleri ezip bir tüpe doldurulmuş macun haline getirir. Yemek borusunun çok daha kalın olan duvarları (ince bağısaklardan) bağırsaklardan daha fazla gerilebilir, böylece köpek çok büyük lokmaları rahatlıkla yutabilir (kemik, tasş parçası, oyuncak gibi) ne var ki, bunlar sonunda mide veya ince bağırsaklarda tıkanıp kalırlar. Yemek borusundan alınan besinler göğüsten geçip mideye gelir. Daha sonra bir supapla ( cardiac sphincter) açılan mideye lokma indikten sonra, mide kapanır.

MİDEDE SİNDİRİM İŞLEMİ
Köpeğin midesi iki çeşit bölüme ayrılmıştır, bunlardn biri "fundic" bölüm diğer ise kursak veya "pyloric" bölümdür. Birinci bölüm olan "fundic" bölümde mide suyu salgı bezleri yer alır, bunlar asit ve enzimler üretirken bunlardan oluşan pepsinle proteinler parçalanır. "Pyloric" bölümde üretilen sıvıyla enzimlerin sindirim etkileri durdurulur ve besinler ıslak tutulur.

ONİKİ PARMAK BAĞIRSAĞI
Midede üç dört saat kadar duran besinlerden bir miktar oniki parmak bağısağına geçer. Buradaki salgı bezlerinin ürettikleri katı alkali salgıyla, midedeki asitli besinler nötralize edilir, bağırsakların asitten etkilenmesi önlenir. Pankreastan oniki parmak bağısağına enzimler intikal eder. Besinler ince bağısaklara geçtikten sonra, enzimler işlevlerini tamamlar; besinler ince parçalara ayrılır, büyük kısmı massedilir. Besinlerdeki suyun önemli bir kısmı kalın bağırsaklarda yeniden massedilip atılacak hale getirilir, sonunda dışkı olarak atılır.

PANKREAS
Pankreas, mideye yakın olarak tutunmuş oniki parmak bağırsağı ilmiğinde bir doku yumağı halindedir. Oniki parmak bağısağına gelen besinler üzerine pankreas sıvısı salgılanmaya başlar. Sindiriö enzimlerinden başka, ensülin, glikoz birikimini sağlr, ensülin yokluğu şeker hastalarından "diabetes mellitus'a" neden olur.

KARACİĞER
Vücudun en büyük organı karaciğerdir, bu çok önemli bir kimyasal madde fabrikasına benzer. Bunun kanla irtibatı olan bir dizi işlevi vardır; Besinlerin depolanması ile zehirli maddelerin bertaraf edilmesi karaciğerin görevidir.

Deri ve Tüyler
Köpeğin derisi iki önemli tabakadan meydana gelir - dış katman epidermis ve alt katman dermis. Üst deri tabakası insanın derisi kadar serttir. Köpeğin tüyleri, insanın muhtaç olduğu kalın deriye eşdeğerdir. Üst katmanda kan damarları bulunur; ayrıca deri salgı bezleri tüy kümeleri bulunur ki, bunlardan tüyler alt deriyi katederek çıkarlar. İnsanda alt ve üst deriler bağlayıcı bir tabaka ile kaynamış olup, deriye bütünüyle esneklik kazandırmıştır. Köpekteyse bunlardan az miktarda bulunur burnunda ve ayak altlarında örneğin bunları görürüz. Köpeğin çok daha fazla tüy kümeciğine sahip olduğu, böylece iki tabakanın çk daha iyi kaynaştığı anlaşılmaktadır.

KÖPEĞİN TÜYLERİ
Hemen hemen tüm köpekler (tüysüzler hariç) yoğun bir tüy tabakasıyla sarılmıştır, bunlardan her bir kıl belirli bir kümeden çıkmıştır. Tüy kümelerinin tabanında keratin üreten bir ufak "Tümşük" bulunur. Tümşüklerden çıkan tüyler birden çok tüyden oluşmuştur; bunlar ya koruyucu tüy, ya daha gevşek tüyler ya da ikincil tüy denilen alt katmanlarda bulunan tüylerdir. Tüylerin çıktığı kümelerin bağlandığı kaslar vardır. Bu kasların çok sıkı bağlantıları tüylerin dik dürmasını sağlamaktadır.

YAĞ SALGI BEZLERİ
Yağ salgı bezleri genellikle temeldeki kümelere bağlanmıştır, ürettiği yağla tüylerin yağlanmasını temin eder. Ayrıca üretilen sesum sayesinde hayvan, aşırı ıslanmasını engellediği kadar, ısı değişmelerinde de korunur.

ÖZEL TÜYLER
Köpek tüylerinden bir kısmının kökleri daha derindir sinir sistemi de buna paralel olarak fazladır; kan ikmali buna göredir; bu kıllar, kirpikler, dış kulaktaki "1tragi" kılları ile, burundaki kıllardır.

Makale

Hiç yorum yok: