7 Temmuz 2008 Pazartesi

KÖPEK " KİM KİMİ EĞİTİYOR"

Bir köpekle birlikte yaşamak, yaşlanmak, paylaşmak, onun bilgeliğini gözlemleyip, ondan doğanın gücünü ve naifliğini öğrenebilmek sıradan bir insan için büyük ayrıcalıktır. Daha önce dikkatinizi çekmeyen birçok ayrıntıyı görür, algılar, özümser olursunuz. Onların hislerindeki içgüdüsel şaşmazlık, davranışlarındaki doğallık, saflık, sadelik ve ikiyüzlülükten arınmışlık sizi şaşırtır. Kendinizi kirlenmemiş, yeni bir dünyada hissedersiniz. Bu temiz kalp karşısında bazen kendi davranışlarınızdan utanır, hayatınıza ve düşüncelerinize çekidüzen verme gereği duyarsınız.


Köpek sizi aslınıza, doğaya döndürür. Bu, günlük yaşamda unutmuş olabileceğiniz bir gerçektir. Aslında, sizin de doğanın bir parçası, mükemmel dense de, diğer canlılardan çok da ayrıcalıklı olması gerekmeyen bir parçası olduğunuzu öğrenirsiniz. Dünyayı diğer tüm canlılarla paylaşmanızın esas olduğunu anlarsınız.


Zaman içinde köpeklerde doğal olarak bulunan güzel özellikler sizi de etkisi altına alır. Köpeğiyle yaşayan kişiyi daha donanımlı, anlayışlı ve derinliği olan bir insan yapar. Bunların mümkün olabilmesi için birlikte uzun yıllar geçirip, davranışlarını ve hislerini yakından incelememiz gerekir. Ev içinde yaşayan köpeklerle daha uzun zaman dilimleri geçirildiği için, karakterler beraber yoğrulur ve bu daha kolay gelişir. Bu durum, köpeklerin insanlardan çok daha aciz ve zekasının da az gelişmiş olduğunu düşünen, işin kolayına kaçan insanlar için geçerli değildir. Köpekler bizim düşüncemize göre eksik olan zekalarını, üstün sezgi, duyu ve içgüdüleriyle tamamlarlar. Onlar bizi çok kolay analiz ederler. Bu nedenle onları kandıramayız. Onların sahip olduğu önsezi ve doğal formasyonun onda birinebile sahip olsaydık, ne kötü insan ilişkileri, ne kötü evlilikler, ne de kötü iş ortaklıkları yaşardık. Bu kadar korunmasız olmazdık. Riski onlar gibi önceden hissedip önlem alabilir, yaralanmazdık. Bu konularda önyargılı olan ve her şeyin doğrusunu bildiğini sanan insanoğlu, hayvan dünyasını tanıyamaz, ne kadar büyük bir doğal sevgi kaynağını kaçırdığının farkına bile varamaz.


KİM KİMİ EĞİTİYOR?


Bir yavru köpek aldıklarında insanlar onlara, ileride kendilerine sorun yaratmasınlar diye, beraber yaşamı kolaylaştıracak bazı eğitimler verirler. İşin güzel tarafı şudur ki; biz ne yaparsak yapalım, onların binlerce yıl önceden taşıdıkları doğal ve içgüdüsel zenginliklerini tümüyle mahvedemeyiz.


Biz onları eğittiğimizi düşünürken, onlar bize öğretmeye başlamışlardır bile. Bu, önceleri, huyları ve alışkanlıkları kemikleşmiş olan insan tarafından fazla algılanmaz. Onlar bizden "otur" "kalk" "el ver"i öğrenirken, biz de onlardan yaşamın özünü, basitliğini, sadeliğini, azla yetinmeyi ve en önemlisi, çıkarsız sevgiyi öğreniriz. Uzun sürecek ve kesintiye uğramayacak bir karşılıklı sevgi alışverişi başlamıştır artık.


Yavru bir köpek edinmek aslında bir çocuk evlat edinmek gibidir. Bu fikre kızacak olanlar, zaten yazımın özünü anlamakta zorluk çekeceklerdir. Bu ilişki de sorumluluk ister, özveri ister, sabır ister, anlayış ister ama en önemlisi yoğun sevgi ister. Başlangıçta sevgisi az olanlar bile bir süre beraber yaşayınca, bu üstün nitelikli türü tanıyınca, çok sever, bağlanır ve ailenin bir parçası yaparlar. Hayatlarındahep ayrı bir yeri olacak, öyle de kalacaklardır. Gitmelerinden çok sonra bile.


Olayın olumlu ve güzel tarafı, yetiştirip büyüttüğünüz canlı türü, hiçbir zaman size karşı riyakar, yalancı, hayırsız olmayacaktır. Kötü davranışlar sergilediğiniz, keyifsiz olduğunuz günlerinizde bile size tahammül gösterecektir. Daha zengin, neşeli insanlar ve cazip ortamlar için bile sizi terk etmeyecektir. Bu lüksü insan ilişkilerinde belki parayla satın alabilirsiniz ama içten, gönülden olmadığını bilerek rahatsız olursunuz. Köpeklere uygar ülkelerde "insanın en iyi dostu" denilmesi boş bir iltifat değildir.


Çoğu insan duygusal bir travma sonrası hayvan edinir. Bu, acının insana kazandırdığı birkaç fırsattan biridir. Sıkıntılı dönemler sonrası insanın hayvana ihtiyaç duyması, sevgiye açlığı ve en azından bu yeni ilişkisinde hayal kırıklığı ve üzüntü yaşamayacağından emin olmasıdır. Köpeğe gelince, ona verdiğiniz her güzelliğin, her sevginin karşılığını onlarca misli geri alırsınız. Çıkarlarla dolu günümüz dünyasında bunalmış zavallı insan için bundan daha iyi bir duygusal terapi olur mu?


SADECE ÖLÜM AYIRIR


İşin olumsuz, acı veren, ama baştan bilinen ve bilerek kabul edilen zor tarafı ise, bir köpeğin yaşamının insana oranla adaletsiz bir şekilde kısa olmasıdır. Siz böyle bir güzelliği ta baştan, aşağı yukarı sonlanma tarihini bilerek yaşamak ister ve kabullenirsiniz. Bu çok zor ve sıra dışı bir durumdur. Burada, insanın gözettiği, sadece hayatının bir bölümünü paylaşmak istediği gerçek bir dosttur. İnsanın köpeğinden beklediği, onu terk etmemesi ve hep yanında olmasıdır. Bu, köpek tarafından severek kabul edilen bir davranıştır. Hayatta hiç kimseden her koşulda yanınızda olmasını bekleyemezsiniz. Normal köpek ömrü, cinsine göre ortalama 10-15 yıl olarak düşünüldüğünde, siz bir şanssızlık sonucu daha önce ölmezseniz, o çok sevdiğiniz can dostunuzu kendi ellerinizle gömeceksiniz. Köpek-insan ilişkisini çok özel ve güzel yapan da budur. Sizi ayırabilecek tek şey ölümdür. Bu, çok saygın ve tamamen size adanmış bir hayattır. Onun için sizden başkası hiç olmadı; siz de artık onun anılarıyla ve bıraktığı sevgiyle yaşarsınız. Bir başka dost edinip yaraları sarabilirsiniz ama, o eski dost hep kalbinizde yaşayacaktır.


İnsanlar genelde hep uzun vadeli, garantili beraberlikler ararlar. Bunun olanaksız olduğunu içlerinden bilirler aslında ama imkansızı isterler. Köpeklerle olan ilişkilerinde, bu kadar erken ve üzüntü verecek bir ayrılığa baştan razı olmalarının sebebi; bir köpeğin, şartlar ne kadar kötü olursa olsun, işsizlik, parasızlık, açlık, hastalık gibi sebeplerden gitmeyeceğinden emin olmalarıdır. O, sadece ölünce gider. Bu, insanın kendi türünde bulamayacağı bir özelliktir. Herkes sizi iyi, paralı, sağlıklı ve neşeliyken yanında ister. Bunun için belki, dikkat ettinizse, sokakta yatan kimsesizlerin en yakın arkadaşları köpeklerdir.


ÜSTÜN VARLIK: İNSAN!


Bir çocuğu evlat edindiğinizde; binbir emek, masraf ve sevgiyle yetiştirdiğinizde bile çıkacak sonuçtan her zaman emin olamazsınız. Bu da insanda büyük üzüntü ve hayal kırıklığı yaratır. Hayırsız evlat kavramı hayvanlarda yoktur. Onlar yavrularından çok şey beklemezler. Üreme amaçları sadece türlerinin devamını sağlamak ve yeni doğan yavruya da bir yaşam şansı vermektir. Onların büyüyünce kendilerinden ayrılıp, bağımsız bireyler olacağını bilir ve bunu itirazsız kabul ederler. Annenin görevi yavruyu yeterli güce ve donanıma sahip olana kadar gözetmek ve beslemektir. Ötesi, hayatın doğal akışına bırakılır.


Biz, "hayvan" sözcüğünü hakaret olarak kullanırız.


Bilmediğimiz, anlayamadığımız canlıları ve hayatları eleştirmek, biz "üstün varlık" insana mahsustur. Köpeğiniz bunun aksine, sorunlu zamanlarınızda sizi sevgisiyle teselli etmeyi bildiği gibi, sinirli olduğunuzda sizi rahat bırakmayı da şaşırtıcı bir olgunlukla bilir.


Sizi bu kadar özümseyen, sizinle bu kadar özdeşleşen bir ilişki olabilir mi? İnsanın, dünyanın tek sahibi ve en akıllısı olmadığını kabul edenlerin, hayatlarının en az bir perdesini bir köpek veya bir hayvanla paylaşma şansına sahip olmaları dileğimle...


Maria’nın anısına...


Berk ARIK

Hiç yorum yok: