7 Temmuz 2008 Pazartesi

KÖPEK " EN DUYGUSAL CANLI "

Köpek; En duygusal canlı




Köpeklerimi hergün aynı yere götürürüm; buna rağmen her seferinde, sanki yeni ve büyüleyici bir yere gelmiş gibi davrandıklarını görmek beni şaşırtır. Hemen burunlarını yere dayarlar ve bir köpekseverin tabiriyle yaşamı koklayarak, mutlulukla dolu, kendilerine ait bir dünyaya dalıp giderler. Oradaki her şey onlar için yenidir, zira kokular yenidir ya da çok küçük farkları algılayabildiklerinden, onlara tamamen yeni bir şey gibi görünür. Köpeğin gelişkin koku algısı etkinliğini daima korur. Kırlık bir alanda özgürce koşan bir köpek asla sıkkın görünmez ve sıkılmaz da. Köpek dünyayı her an yeni ve farklı bir biçimde algılamasını sağlayan yetisiyle bizden üstündür.
Köpek burnu benzersiz duyarlılıktadır. İnsan burnunda koku hücrelerinin sayısı 5 milyonken, bir Alman çobanköpeğinde bu hücreler 200 milyon tanedir. Dolayısıyla köpeğin koklama deneyimi bizim hayal edebileceğimizden çok daha güçlüdür ve salt duyularla ilgili bir deneyimden çok bir duygu niteliğindedir.

KÖPEK ‘DUYGUDUR’ DENEBİLİR

Bizler bir şeyi kokladığımızda bir duyguyu anımsayabiliriz; ancak köpek için duyusal koklama işinin kendisi, bizimkine göre öyle yoğundur ki, o anda duyusal bir deneyim yaşamak için, sanırım hafızanın herhangi bir rol oynamasına gerek kalmamaktadır. Buradan yola çıkarak, köpekler için koklama ve hissetmenin özünde aynı şey olduğunu söyleyebiliriz. Koklama, bir duygunun hissedilmesidir.
Köpekler yalnızca tekil duygu unsurlarını (keder duygusu gibi) yaşamakla kalmayıp tamamen duygulardan oluşan bir dünyada yaşarlar. Hatta, “köpek duygudur” denebilir. İnsan düşündükleriyle tanımlanırsa, köpek de hissettikleriyle tanınabilir. Minik başını araba penceresinden dışarı uzatıp çöl havasını koklayan Taffy, katıksız bir duygu yumağıydı. Şaşa, Sima ve Rani burunları yere dönük neşeyle koşturdukları zamanlarda saf duygudan ibaret varlıklardır. Bu duygunun bilişsel bir unsur içerip içermediğini şimdilik bilemiyoruz. İnsanların aynı anda hem düşünüp, hem hissetmesinin mümkü olup olmadığı henüz tamamen aydınlatılmış değil. Öfke içindeki insanlar genellikle akılcı düşünemezler. Sanatçılar en yaratıcı “düşüncelerinin” bazılarının bir duygu dünyası içinde kayboldukları ve gündelik zekâlarını kullanmadıkları anlarda gerçekleştiğini söylerler. Sevgilimize karşı aşk duyguları hissettiğimizde, aynı anda o duygunun bize sağlayacağı kazançları pek düşünmeyiz. Böyle hesaplar yaptığımız durumlarda da, olasılıkla kendimizi aşk duygusuna kaptırmamışızdır.
Köpeklerde koku alma duyusu öyleyoğundur ki, bunun başka bir durumda sergileyebildikleri bir tür düşünme şeklini engellemesi pekâlâ mümkündür.
Köpeklerin koku algısı tam olarak ne düzeydedir? Bu soru sık sık sorulsa da, gerçekte yanıtlanması mümkü değildir. Yanıt köpeğin kokladığı şeye göre değişir. Köpek için bazı kokular diğerlerinden daha ilgi çekicidir. Bir şarap uzmanı ya da parfüm yapımını meslek edinmiş biri, olasılıkla bir köpeğin koklamak için ne bir itki ne de bir kapasiteye (daha doğrusu ilgiye) sahip olmadığı kokular algılar. Köpekler bir gül bahçesine girdiklerinde mutlulukla kendilerinden geçmezler. Ancak köpek koklama ihtiyacı duyduğu şeylerin kokusunu bizden çok daha iyi algılar.
Köpeklerin koku algısının insanlarınkinden ne derece iyi olduğuna dair tahminler çeşitlilik gösterir. Fransız bir yazar şöyle yazıyor:

“İnsan ya da hayvanda terlemeyle salgılanan kokulardan biri olan butirik asitin bir gramı, yedi bin katrilyon molekül içerir; kavraması imkansız bir sayı! Bu asidin aynı anda on katlı bir binanın bütün odalarına yayıldığını hayal edelim. Bir insanın bu kokuyu algılaması, ancak o anda ve odanın penceresinden dışarıdaki havayı içine çekmesiyle mümkün olabilir. Oysa aynı miktarda koku Hamburg büyüklüğünde bir şehre yayılsa, bir köpek, deniz seviyesinden 100 m. yüksekliğe kadar olan herhangi bir yerden kokuyu duyabilirdi…”

İNSANLARINKİNDEN 1 MİLYON KAT FAZLA

Alman köpek uzmanı ve bilimci Walter Neuhaus, köpek burnunun duyusal kapasitesine ilişkin bugüne kadar yapılanların en ayrıntılısı kabul edilen bazı deneyler yürüttü ve bu deneylerin sonuçları 1950’lerde bir dizi makale biçiminde yayımlandı. Kendisi, belki aşırı denebilecek bir titizlik ve ustalıkla, bir olfaktometre (kokuölçer) icat etti. Neahus, en önemli makalesinin sonuç bölümünde şöyle der: “Köpeğin kokulara duyarlılığı, insanlarınkinden 1 ila 100 milyon kat fazladır.”
Köpeğin insandan 100 milyon kat daha iyi koku aldığı şeklindeki yaygın yorumun ilk kaynağı bu açıklama olabilir. Öte yandan, etolog Desmond Morris, Dogwatching (Köpekler İzlerken) adlı kitabında, söz konusu karşılaştırmayı, köpeklerin insanlardan “bir milyon kat” fazla algıladığı belli kimyasallara indirgeyerek önemsizleştirir.
İnsan yapımı hiçbir makina henüz köpek burnunun duyarlılığını yakalayabilmiş değildir. Bu yüzdendir ki, havaalanlarında, yolcuların valizlerindeki gıdaların ve uyuşturucuların kontrol edilmesinde, makinelerden ziyade köpekler kullanılmaktadır…

( “Köpekler Aşk Hakkında Asla Yalan Söylemez” / Jeffrey Moussaieff Masson /Çeviren: Serpil Çağlayan / Kitap Yayınevi, 2003 )
( 16 eylül 2006, Birgün, Dünya Yalnız Bizim Değil sayfası )

Hiç yorum yok: