1 Ağustos 2008 Cuma

KÖPEK IRKLARINDAN "Türk Çoban Köpeği Akbaş’ın Kökeni"



İnsan toplumlarının sosyal tarihindeki hayvancılık evresinde, temel geçim kaynağı koyun ve keçi sürülerine dayalı olan çoban toplumlarda, sürülerin yabanıllardan korunmasına insan gücünün yetersizliği, iri ve güçlü ırkların çoban köpeği olarak yetiştirilerek kullanılmasını zorunlu kılmıştır. Günümüze ulaşabilen çoban köpeği ırklarının oluşması ve yayılması ile ilgili bilgilere, yazılı tarih ve coğrafya belgelerinde rastlanmıyor.


Genetik bilimciler, çoban köpeği ırklarının genetik atasının Orta Asya kurt’u olduğunu belirlediler. Eski çağın en yaygın çoban toplumları olan Türkler, Moğollar, Tacikler Orta Asya uluslarıdır. Çoban köpeği ırklarının oluşmasını bu çoban toplumların içinde aramak bilimsel bir yaklaşım olacaktır. Ural-Altay dağları arasında yaşamış Orta Asyalı çoban toplumların, siyasi ve sosyal tarihlerini araştırmakla, doğal safkan çoban köpeği ırklarının oluşma ve yayılmaları ile ilgili bilgilere ulaşılabilir.


Ayrıcalıksız beyaz tüylü doğal safkan bir ırk olan Akbaşlar, kuzey ırklarının özelliklerini taşıyor. Bu ırkın Uralların doğusu olan oluşma bölgesinden, Batı Hunları tarafından Macaristan’a götürüldüğünü Macar kaynaklarından öğreniyoruz. ‘‘Kuvasz’’ olarak tanımlanılan bu iri ve beyaz tüylü köpekler ile ülkemizde varolan Akbaşlar aynı ırktandır. ‘‘Kuvasz’’ tanımı, bekçi anlamındaki Türkçe kavas sözcüğünden geliyor. Kavas sözcüğü ise çoban, muhafız, koruyucu deyimleri ile eş anlamlıdır. Macarlar ekolojik şartlar nedeni ile narinleşen Kuvasz’larını aslına döndürmek için kan yenilemede bizim Akbaş damızlıklarını kullanıyorlar.


Günümüzde, ülkemizdeki Akbaş Çoban köpeği varlığına, Eskişehir-Sivrihisar-Emirdağ arasında sıkça, Polatlı-Haymana arasında ender rastlanıyor. Akbaşların köken coğrafyasından bu bölgeye getirilişleri ile ilgili yazılı bir kaynak bulunmuyor. Avcılık özelliğini yitirmiş çoban köpeklerinin yaşamı, tamamen insan toplumlarına bağımlı olduğundan, kendi başlarına toplu göç yapamazlar. İçinde yaşadıkları çoban toplumlarının siyasi ve ekonomik nedenli göçlerine sürülerle birlikte katılarak, topluca başka bölgelere ulaşabilirler. Akbaşların halen varoldukları yörelere ne zaman ve nasıl getirildiklerini öğrenmek için Eskişehir-Ankara arasındaki bölgede ve Van gölü çevresinde yaşamış olan çoban kökenli toplumların siyasi ve sosyal geçmişlerini araştırmak gerekir.


Yerleşik tarımcı ile göçebe hayvancı toplumlar, çıkar çatışması içinde birbirini yok etme eğiliminde olduğundan, aynı bölgede birlikte yaşayamazlar. Anadolu’nun Türkleşmesinden öncesinde burada yaşayan toplumlar, genelde yerleşik tarımcıydılar. Gerek Helenistik, gerekse diğer toplumlardan günümüze ulaşan taşınmaz arkeolojik kalıntılarda ve Ankara’daki ‘Anadolu Uygarlıkları Müzesi’ ile yöresel müzelerde sergilenen günümüze ulaşabilmiş taşınabilir arkeolojik eserlerde, o devirlerde Anadolu da yaşamış olan tüm hayvanların taş, seramik, metal figürlerine pek çok rastlandığı halde, çoban köpeği figürüne rastlanmıyor. Bu nedenle, o dönemde Anadolu’da yaygın bir köpek ırkının bulunduğunu düşünemeyiz. Bölgedeki Çoban köpeği varlığının, çoban toplumların göçleri ile oluştuğunu düşünmek en bilimsel seçenektir.

Akbaşların coğrafi kökeni olan Uralların doğusu, I.yüzyılda Batı Hunları’nın egemenliğindeydi. Bu bölgeye XIII.yüzyılda Cengiz Han (Moğol) İmparatorluğu’nun türevi olan Altınordu Devleti egemen olmuştur. İran ve Azerbaycan’da Hülagü Han’ın kurduğu İlhanlı Devleti, kaynağı olan Altınordu Hanlığı’na bağlıdır. Selçuklu ailesinden Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın kurduğu Oğuz kökenli ‘Anadolu Selçuklu Devleti’ 1243 yılındaki Kösedağ Savaşı yenilgisi ile İlhanlı korunmasına girmiştir. Günümüzde Anadolu’daki Akbaş bölgesi olan Eskişehir-Ankara arasında yaşayan Orta Asya Türkleri ve Türkleşmiş müslüman Moğollardan oluşan, Selçuklu ve Osmanlı döneminde ‘Karatatar Türkmenleri’ olarak tanımlanan toplumun oluşmasına neden olan olaylar şöyledir:
- Altınordu Han’ı Batu’nun, Anadolu komutanlığına atadığı Engürek Noyan ile 1250’de ilk Moğol uruğları yöreye yerleşti.

- Mengü Han’ın atadığı, Alıncak Noyan’ın oğlu Çavdar Noyan 1255’de bir kısım Kirayıt uruğunu yöreye yerleştirdi.

- İlhanlı Abaka Han’ın kardeşi Kongurtay 1265 ile 1270 yılları arasında bir kısım doğu Türkü olan Turgutlular’ı ve Moğol uruğlarını yöreye yerleştirdi.

- İlhanlı Gazan Han’ın atadığı, Samagaroğlu Arap ve Üvekoğlu Sülemiş Noyanların tümenleri 1298’de yörede konuşlandı.

- İlhanlı Bahadır Han’ın atadığı Emirçobanoğlu Timurtaş Noyan’ın tümenleri 1318’de yörede konuşlandı.

- Orhan Bey döneminde Osmanlı etkisine giren yöreye I.Murat döneminde egemen olundu. Bu dönemde Sivrihisar’da Alemşah ve diğer yerel yöneticiler Karatatar Türkmeni olan beylerdi.

- Karatatar Türkmenleri 1402’deki Ankara savaşında I.Bayezid ordusunda yer almışken, köken bağları ağır basmış, Emir Timur’a katılmışlardır.

- Emir Timur’un Karamanoğlu Beyliğine verdiği yöre, Çelebi Mehmet döneminde, 1415’de kalıcı olarak Osmanlı devletine geçmiştir.

- Altınordu Devleti’nin ardılı olan Kırım Hanlığı’nın Rusya tarafından yıkılmasından sonra XVIII.yüzyılda bir kısım Kırım göçmeni yöreye yerleştirilmiştir.


Anadolu’nun Türkleşme dönemi olan XI-XII. yüzyıllardan sonra, Eskişehir-Sivrihisar- Ankara yöresine, günümüze kadar, İlhanlılar dönemi dışında toplu bir yerleşme olmamıştır. Moğollar’da Türkler gibi kökenleri çoban olan uluslardır. Altınordu ve İlhanlı Devletlerinde halkın önemli bir kısmı Orta Asyalı Türk boylarıdır. Göçebe çoban toplumlar, geçim kaynağı olan sürülerini ve onları koruyan çoban köpeklerini, siyasi yayılma ve ekonomik göçlerde beraberlerinde götürürlerdi.



Bölgede günümüzdeki Akbaş çoban köpeği varlığı, ırkın coğrafi ve tarihi kökeni olan Ural Dağları ve Balkaş Gölü arasından, Altınordu Devleti ve türevi olan İlhanlılar Devleti döneminde buraya yerleştirilen Orta Asya’lı Türk boyları ve Moğol uruğlarının karışması ile oluşan Karatatar Türkmenleri tarafından getirilmiş, yöre halkının koruması ile bu doğal safkan muhteşem ırk günümüze ulaşabilmiştir.

Günümüzde, ülkemizdeki Akbaş varlığının bulunduğu bir diğer yöre olan Van Gölü çevresi, İlhanlılar’ın Anadolu’da doğrudan yönettikleri bölgedir. Bu dönemde bazı Orta Asya’lı Türk boyları ve Moğol uruğları bölgeye yerleştirilmiştir. XIII. ve XIV. yüzyıllarda, bölgeye egemen Türkmen devletleri olan, Karakoyunlular ve Akkoyunlular dönemlerinde, tümü çoban kökenli göçmen toplumlar ile yerli halk İslam kimliği altında kaynaşmışlardır. Bu dönemin mirası olarak günümüze ulaşan, bu yöredeki Akbaşlar, ekolojik şartların farklı olması nedeniyle batı yöresindeki ırkdaşlarından daha uzun tüylüdürler.



Uluslararası ünü olan hayvan ırkları, coğrafi ve tarihi kökenine dayalı olarak, içinde oluştukları ulusun veya oluştukları coğrafi bölgenin adı ile tanımlanıyorlar. İngiliz Atı, Arap Atı, Türkmen Atı, Alman Çoban Köpeği, İskoç Çoban Köpeği, Afgan Tazısı, Siyam Kedisi, Bengal Kaplanı, Sibirya Kaplanı, Kutup Ayısı vs. tanımları böyle oluşmuştur. Akbaş ırkının coğrafi ve tarihi kökeni ile çoban köpeklerini başlarının rengi ile tanımlama geleneğimiz birlikte göz önüne alındığında, Türk yurdunda oluşan ayrıcalıksız beyaz tüylü bu ırkın ‘Türk Çoban Köpeği Akbaş’ olarak tanımlanması doğrudur. Bu tanım, Resmi Gazetenin 13/01/2002 gün ve 24639 sayısında yayınlanmıştır.



Ülkemizde ki Karabaş (Kangal) çoban köpeği varlığını Malazgirt savaşı sonucunda Bizans otoritesinin Anadolu’da sona ermesi ile yoğunlaşan Oğuz Boylarının göçleri ile oluştuğu konusundaki tezim, bilim çevrelerinin ve devletimizin onayını almıştır. ‘BOZKIRIN GÖZCÜSÜ’ tanımlı kitabım T.C.Kültür Bakanlığı tarafından yayınlanmıştır.



Günümüze ulaşabilmiş pek az doğal safkan ırkdan biri olan Akbaşların, kökeni ve ülkemize getirilmeleri konulu bu bildirgemi, bilimsel bazda tartışmaya açık tutuyorum. Tartışmak bilimsel doğruya ulaşmanın en geçerli yoludur

http://www.kangalakbas.org/?syf=11&syfid=8
30 Haziran 2006 /İZMİR
Doğan KARTAY
Türk Çoban Köpekleri Araştırmacısı

Kaynaklar :
Türk Tarihi : Ord. Prof. Dr. Zeki Velidi TOGAN
Anadolu’da Türkler : Prof. Dr. Claude CAHEN
Türklerin Tarihi : Doğan AVCIOĞLU (Araştırmacı Yazar)
Türk Devletleri Tarihi : Kamuran GÜRÜN (Türk Tarih Kurumu Üyesi)

Hiç yorum yok: