9 Ağustos 2008 Cumartesi

KÖPEK PSİKOLOJİSİ

Köpekte Kişilik Kavramı
İnsanoğlu, köpeğin zihinsel yeteneklere sahip olduğunu, oldukça geniş bir öğrenme yeteneğinin bulunduğunu, kendi çapında birtakım problemleri çözebildiğini, hatta yorum yapabildiğini yavaş yavaş kabul etmeye başlamıştır. Öğrenme yeteneğine sahip bir canlının, bu yeteneğiyle orantılı olarak, bir kişiliğe de sahip olacağı göz ardı edilemez. Kişilik sadece insanlara mahsus bir özellik değildir. Az da olsa düşünebilen ve birtakım duygulara sahip olan bir fertte, farklı çevre ve öğrenme şartları nedeniyle, diğer fertlerden tamamen farklı bir kişilik şekillenecektir. Bunu köpeklerde çok iyi izlemekteyiz. Irk, cins ve yaş olarak birbirinin aynı olan kardeş köpekleri incelerken, istenildiği kadar eşit şartlarda bakılsın, eşit muameleye tabi tutulsun, yine de kişilik olarak birbirlerinden çok farklı oldukları gözlenecektir; zira biz ayın şartları sağladığımızı iddia etsek bile, hayvanlar çevreden aynı şeyleri öğrenemezler. Bir köpeğin saniyeden daha kısa bir sürede görüp algıladığı bir uyaranın, yanındaki köpek tarafından da mutlaka aynı şekilde algılanacağı söylenemez. Halbuki, bu kadar kısa sürede oluşan bir öğrenme olayı dahi, kişilik gelişimi üzerinde etkili olabilmektedir.

İnsan gibi, köpek de sadece içgüdüler veya dış uyaranlar tarafından pasif olarak harekete sürüklenen, basit bir organizma değildir. Davranışların yönlendirilmesinde yaşamda öğrendikleri (ödül ve cezalar) önemli rol oynar. Aksi olsaydı, bugün köpek okulları diye bir kavram olamazdı.

Köpek henüz derecesini bilemediğimiz bir öğrenme kapasitesiyle, çevresindeki olaylara değişik anlamlar vermekte ve bu olaylarla kendi tepkileri arasında farklı bağlantılar kurmaktadır. Köpekler arasındaki kişisel farklılıklar genetik veya içgüdüsel olduğu kadar, olayları farklı öğrenme, farklı algılama ve farklı yorum yapma neticesi olarak da ortaya çıkmaktadır. Bu bir kişilik örneğidir ve bir canlıda kişilik gelişimi, kişilik problemlerini de beraberinde getirmektedir. Bunun da temelinde yine öğrenme yatmaktadır.

Köpek doğduğu günden itibaren çevresini tanımaya ve öğrenmeye başlar, duyum organları vasıtasıyla iç ve dış dünyasının farkına varır. Türüne has olan birçok özelliği, kalıtım yoluyla getirmiştir. Ancak bu özelliklerinin sayısı sonradan öğrendiklerinin yanında çok sınırlıdır. Gelişimiyle beraber, çevresiyle karşılıklı etkileşimlerin kişilikler arasındaki farklılaşmalara yol açtığını net olarak gözleyebildiğimiz bu hayvan türü için “kişilik” veya “şahsiyet” kavramlarının kullanılması yanlış olmayacaktır.
Hayvan ve İnsanın Psikolojik Yapısı Arasındaki Farklar Nelerdir?
Çok genel bir yaklaşımla, en önemli farkın öğrenme kapasiteleri arasındaki fark olduğunu söyleyebiliriz; zira insan ve köpekte birçok davranışın nedeni yaşam sırasında öğrenilenlerdir. İnsanın öğrenmesinde de ödül ve cezalar önemli yer tutar. Takdir edilen davranış yerleşir, olumsuz neticelere sebep olan davranış terk edilir.

Bebekte olduğu gibi, yavru köpeğin de çevreden gelen uyarımlara tepkisi çok sınırlıdır. Gelişimiyle beraber, öğrendiklerin artmasına paralel olarak, tepkileri de artacaktır. Canlıları davranışa iten iç veya dış uyaranlardır. Bu uyaranlara gösterilen tepkilerin çeşitliliği, canlının gelişim seviyesine göre değişir. Bu noktada, köpek ve insan arasında bir kıyaslama yapılırsa, insanın bu uyarımlara gösterdiği tepki potansiyelinin köpeğinkinden yüzlerce kez daha fazla olduğu görülür. Ama aslında birçok temel davranış insanda, köpekte ve hatta farede bile aynıdır. Bu nedenle insan ve köpek, hatta daha da genellersek, insan ve hayvan davranışları arasındaki fark niceldir (tepki sayısı). Bu temel yapı farklı olsaydı, hayvanlar üzerinde yapılan deneyler insana genellenemez ve yapılan deneylerin sonuçları, insan davranışlarını açıklamada kullanılamazdı.

İnsan ve havyan psikolojisi arasındaki en önemli benzerliklerden biri ise öğrenmeye duyulan meraktır. Bu iki canlı türü de, merakları sayesinde öğrenmeye son derece heveslidir. Bu merak yitirildiği zaman öğrenme arzusu da kalmaz. İnsan eğitimcileri, eğitimde merakın önemini çok iyi bilirler. Ben, köpekten daha meraklı bir hayvan olduğunu sanmıyorum.
Normal Köpeğin Davranış Özellikleri
Yaradılış bakımından ‘köpek’ diye bir türün olmayışı, bu türün kökenine inip, saf davranış özelliklerini elde etme imkanı vermemektedir. Muhtemelen kurdun evcilleşmesiyle elde edilen ilk köpekten bu yana, insanın, köpek yaşamına olan her düzeydeki müdahalesiyle oluşan dürtü eksiklikleri ya da fazlalıkları, evcil köpeğin, atalarından oldukça farklı bir psikolojiye sahip olmasına neden olmuştur. Oluşan farklı ırklar ve oldukça farklı çevre şartları nedeniyle, köpeğin psikolojisini genel olarak nitelemek ve genel kurallar tespit etmek çok zordur. Bu konuda köpeği, atası olan kurtlarla mukayese etmek bir dereceye kadar yararlı olabilir. Ancak köpek ile kurdun sosyal yaşamı arasındaki benzerliklerin, köpeğin evcilleşme süreci içinde gittikçe azaldığını ve köpeği oldukça farklı bir tür haline getirdiğini izliyoruz.

Yukarıda bahsettiğimiz gibi, normal köpek davranışından söz edebilmek için, sayısı yüzleri aşan köpek ırklarının kendine has karakterleriyle beraber köpeğin cinsiyeti, yaşı, kullanılma amacı ve çevre gibi faktörleri de göz önüne almak gerekecektir. Bütün bunları göz önüne alarak, hiç olmazsa bazı standartları koymak mümkün olabilmiştir, ancak bu davranış biçimleri ne derece normal ya da bozuktur? Bunun kararını verebilmek için, köpeği kendi doğası içinde değerlendirme zorunluluğu vardır. Davranışın bize ters ve zarar verici olması, onun davranış bozukluğu içinde olduğu anlamına gelmez. Örnek verirsek, eve tuvaletini yapan yavru bir köpeğin bu davranış biçimi bize ne kadar itici gelse de, bu durum yavru köpek için tamamen normaldir. (Ancak, doğru olduğuna emin olduğumuz bir eğitim verildiği halde bu tür davranış devam ediyorsa, bir bozukluktan söz edilebilir.) Bu nedenle, davranış bozukluğu kavramını sadece kendimiz açısından değerlendirmemiz son derece yanlış olacaktır. Hele ki köpeklerin bu istenmeyen davranışlar konusunda kolayca eğitildiği ve bunları terk ettiği, sadece bazı evlerde ev halkının hatalı uygulamaları nedeniyle bu davranışları sürdürdüğünü düşünürsek, istenmeyen bir çok davranışta köpeğin kusurlu olduğunu iddia edemeyiz. O zaman, belki de ev halkının davranış bozukluklarından söz etmemiz gerekecektir.

Her tür, kendine özgü bir psikolojiye sahiptir. İnsan, insanca, köpek köpekçe, kedi ise kedice davrandığı takdirde normaldir. Köpeğin davranışlarını, insana benzetmek için verilen uğraş sonucunda (bugün evimizdeki köpeğimize yaptığımız gibi) değişmeye zorlanması ve bu değişikliğin nesilden nesile aktarılması sonucunda köpeklerde, köpekçe olmayan davranışlar ortaya çıkmıştır. Belki de doğasına uygun düşmeyen bu değişiklikler, bu hayvandaki psikolojik problemlerin temelini oluşturmuştur. Vahşi hayatına ait birçok dürtüsünü kaybeden köpek, insanla beraber yaşamaya mecbur hale gelmiştir. Artık geriye dönüş söz konusu değildir.

Köpek davranışındaki bu değişimin, köpeğin lehine olduğunu söyleyemeyiz. Tamamen insan müdahalesiyle başlayan insan - köpek ilişkisinin neticesi olarak köpek, köpekliğini kaybetmiş ve iki farklı tür arasında bocalayarak, kimlik bunalımına girmiştir. Şu an yapılması gereken, köpeği bu haliyle tanımak ve psikolojisini bu standartlar içerisinde incelemektir.

Bilindiği gibi, köpekler sosyal hayvanlardır. Hem insan toplumu yönünden, hem de köpek toplumu yönünden sosyaldirler. Köpekler ileride değinecek olduğumuz sosyalizasyon dönemini sadece insanlarla geçirirse insan toplumu içinde, yalnızca köpeklerle beraber geçirirse köpek toplumu içinde sosyalize olur ve artık gelişimini sosyalize olduğu toplum içerisinde sürdürme gereği ortaya çıkar. Bu nedenlerle köpeğin davranışları, etkilendiği sosyal faktörlerle birlikte değerlendirilmelidir.

Prof. Dr. Tamer Dodurka
İ. Ü. Veterinerlik Fakültesi
İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı

Hiç yorum yok: